Değerli Milletvekillerim,
TBB’nin Önceki Dönem Değerli Başkanı,
TBB Disiplin Kurulu’nun Önceki Dönemler Değerli Başkanı,
Yargıtay’ımızın ve Danıştay’ımızın Değerli Üyeleri,
TBB’nin Değerli Başkan Yardımcıları ve Yönetim Kurulu Üyeleri,
Değerli Sendika Başkanları ve Temsilcileri,
Değerli Hocalarım,
Sevgili Meslektaşlarım,
Değerli Konuklar,
Değerli Konuşmacılar,
Sizleri Türkiye Barolar Birliği adına, Yönetim Kurulu üyesi arkadaşlarım adına, kendi adıma sevgi ve saygı ile selamlıyorum.
İnsan Hakları Günü Etkinlikleri kapsamında düzenlediğimiz “Uluslararası Sözleşmeler Işığında Türkiye’de Çalışma ve Örgütlenme Hakkı İhlalleri” konulu panelimize ve paneli takiben hep birlikte açılışını yapacağımız “Savunma” temalı Karikatür Sergimize hoş geldiniz.
Sevgili Meslektaşlarım,
Genel kabul gören sosyal model düşüncesi iki temel düşünceye dayanır: Ekonomik düşünce ve toplumsal düşünce. Ekonomik düşüncenin arkasında ekonomik gelişmeyi tetikleyen rekabet olgusu, toplumsal düşüncenin temelinde ise toplumsal bütünleşmeyi sağlamayı amaçlayan ve çok büyük ölçüde sendikal gelenekten beslenen dayanışma düşüncesi vardır.
Sendikalaşma gereksinimi ekonomik gelişmeye bağlı olarak Sanayi Devrimi sonrasında ilk kez İngiltere’de başlamış, çalışanların başlangıçtaki zayıf ve dağınık birliktelikleri zaman içerisinde bilinçli, kararlı ve sürekli örgütlenmelere dönüşmüştür.
Hiç kuşkusuz; bütün bu gelişmelerin temelinde ekonomik ve toplumsal dinamiklerin etkisi olduğu kadar “çalışanların bir tüketim nesnesi olarak değil, gelişme sürecindeki özgür ve özerk bireyler olarak algılanması gerektiği” yönündeki insani yaklaşımlar da etkili olmuştur.
Yerel düzeydeki bu gelişmeleri uluslararası sözleşmeler izlemiş, bu bağlamda dar anlamda sendikalaşma, geniş anlamda çalışma hakkı, örgütlenme hakkı, sosyal güvenlik hakkı, adil ücret hakkı gibi sosyal ve ekonomik haklar ikinci kuşak insan hakları adı altında kabul görmek suretiyle anayasaların, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi uluslararası sözleşmelerin kapsamına girmiş ve nihayet 18 Ekim 1961 tarihinde Torino’da imzalanarak kabul edilen Avrupa Sosyal Şartı ile ulusal ve uluslararası alanda koruma altına alınmıştır.
Hepimizin çok iyi bildiği üzere hak ve özgürlüklerin ulusal veya uluslararası belge ve sözleşmelerle koruma altına alınması onları mutlak olarak korumak anlamına gelmiyor. Özellikle ülkemizde hiç gelmiyor. Öyle olduğu içindir ki başta ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle, anayasaya ve yasalarla koruma altında olan pek çok hak ve özgürlük ve elbette çalışma ve örgütlenme hakkı da ihlal edilen haklar arasındadır.
Bu bağlamda Türkiye’de haklar ve özgürlükler bağlamında asıl olan bunların yaşanması ve kullanılması değil ne yazık ki ihlal edilmesidir.
Sanırım, değerli konuşmacılar bugün bize öyle pek de kolay kazanılmayan çalışma ve örgütlenme hakkının gerek ulusal ve uluslararası tarihsel boyutunu, gerekse içeriği ile bu konudaki ihlalleri anlatacaklar, bizleri bu konularda aydınlatacaklardır.
Katkıları için değerli konuşmacılara, bu etkinliğin düzenlenmesindeki emekleri için TBB İnsan Hakları Merkezi’nin Sayın Üyelerine ve Başkanı Sayın Serhan Özbek’e hem kendi adıma ve hem de izninizle sizler adına teşekkür ediyorum.
Beni sabırla dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, bir kez daha saygılar sunuyor ve etkinliğimizin başarılı ve yararlı olmasını diliyorum.