Bütün emperyalist güçler ve bölgesel işbirlikçi güçler Suriye’den ellerini çekmelidir.
Emperyalistler, Orta-Doğu’da yeni paylaşımlar yapmak, yeni “düzenler” kurmak adına; halkları hizaya getirmek, birbirine kırdırmak üzerinden oyunlarına ve planlarına devam ediyor. Bölgesel işbirlikçileri de, Orta-Doğu’yu tarihsel bir gerileme ve geriletme temelinde bu ekonomik, siyasal, toplumsal kazanç sağlama planı içindeki yerlerini aldılar.
Bugün Suriye’de, Mısır’da, Irak’ta, Filistin’de yaşananlar, bu büyük oyunun sonuçlarıdır. Burada halkların direnme dinamikleri, özgürlük ve bağımsızlık yolunda kendi kaderlerini tayin etme talepleri, bizzatihi emperyalistler tarafından dinsel, mezhepsel, kışkırtıcılık ile tarihsel bir gericilik ve geriliğe evriltilmektedir. Sahte özgürlük, adalet ve demokrasi savunucusu kesilenler, bu insanlık için hayati önem taşıyan talep ve mücadele dinamiklerini; içi kof dinsel gerilimlerle, çatışmalarla boğmaya, yok etmeye çalışıyorlar. Emperyalistler ve işbirlikçileri Orta-Doğu’da dini inançları sömürmesi yanı sıra, kışkırttığı ırkçılık, şovenizm ve milliyetçilikle de besleniyor.
Orta-Doğu halkları bu oyuna alet olmamalıdır. Ezilen halkların, demokrasi ve sosyalizm bilinciyle örgütlenerek mücadele içine girerek halkların birlik ve dayanışmasıyla bu oyunlar bozulmalıdır.
Dünyanın neresinde olursa olsun, kimyasal silah kullanılması bir insanlık suçudur. Suriye’deki kimyasal kullanımı olasılığı üzerinden yaşanan belirsizlikler ve bunun bir saldırı malzemesi olarak kullanılması da bir insanlık ayıbıdır. Orta-Doğu’da varlığını bütün ağırlığıyla sürdüren bu toz duman, bu belirsizlik, bu insan kıyımı halkların birbirine düşmanlığı ile değil; ancak ve ancak enternasyonalist dayanışma, birlik ve mücadele ile son bulabilir. Elbette bu zorlu bir mücadele olacaktır. Ancak kırıntılarından bile devasa başkaldırılar doğurabilecek dinamikler, Orta-Doğu halklarının tarihinde olmuştur ve bugün de bu potansiyele sahiptir.
Orta-Doğu halklarının bugünden yarına demokrasiye ve barışa ihtiyacı vardır. Halkların özgürlük, demokrasi ve bağımsızlık yolunda kendi kaderini kendisinin tayin etme mücadelesiyle kazanılacak, tarihsel olarak insanlığı ileriye götürebilecek barış bir ihtiyaçtır. Ezilen halkların zalimlere, sömürücülere, şeyhlere, diktatörlere başkaldırısı ile kazanılan barışa ihtiyaç vardır.
Suriye’ye müdahalenin planlandığı günlerin 1 Eylül Dünya Barış Günü’ne denk gelmesi de oldukça anlamlıdır. Sovyet halklarının katkısıyla Hitler faşizmine, emperyalist işgale karşı insanlık tarihine demokratik bir mevzi olarak kazandırılan 1 Eylül Dünya Barış Günü artık; Orta-Doğu ezilen halklarının emperyalist saldırganlığa karşı, halkların dostluk ve barış taleplerini ısrarla ileri sürdüğü mücadele günüdür.
Ezilen halklar, emekçiler, işçiler için bu süreçte 1 Eylül Dünya Barış Günü’nün içeriğinde, emperyalistlerin Orta-Doğu halklarına yönelik her türlü saldırısına karşı mücadelenin yükseltilmesi, enternasyonalist dayanışmanın büyütülmesi vardır.
Dünya emperyalist-kapitalist sistemi ve onun egemen güçleri dünya halklarına olduğu gibi; Orta-Doğu halklarına da savaş, yıkım ve felaket getirmişlerdir. Halklarımız mutsuzluk ve geleceksizlik içindedir, umutsuzluğa itilmiştir. Emperyalist işgalin olduğu tüm yerlerde ezilenlerin kanları ve gözyaşları dökülmüş, gelecekleri çalınmıştır. Suriye halklarına da dayatılan budur.
Emperyalist böl-yönet politikalarına, emperyalist kirli-haksız savaşlara ve yıkımlarına karşı, biz ezilen halkların birbirlerine dostlukla sahip çıkmasından ve birlikte mücadelesinden başka yolu yoktur.
Hiç Kimsenin Kuşkusu Olmasın… Direnen Halklar Kazanacak…
Emek.org.tr