Kamu emekçileri için TİS başladı, KESK Bakanlık önünde eylem yaptı

Kamu emekçilerini kapsayan 2014-2015 toplu iş sözleşmesi görüşmeleri bugün başladı. KESK bugün Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde yaptığı eylemle taleplerini bir kez daha açıkladı. Eylemin ardından TİS görüşmeleri yapıldı. Saat 11:00’da Milli kütüphane önünde başlayan yürüyüş Bakanlık önüne kadar sürdü. Eyleme 4/C’liler ve Emekli-Sen üyeleri de destek verdi. Bakanlık önünde basın açıklaması yapan KESK […]

Kamu emekçilerini kapsayan 2014-2015 toplu iş sözleşmesi görüşmeleri bugün başladı. KESK bugün Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde yaptığı eylemle taleplerini bir kez daha açıkladı. Eylemin ardından TİS görüşmeleri yapıldı.

Saat 11:00’da Milli kütüphane önünde başlayan yürüyüş Bakanlık önüne kadar sürdü. Eyleme 4/C’liler ve Emekli-Sen üyeleri de destek verdi.

Bakanlık önünde basın açıklaması yapan KESK Genel Başkanı Lami Özgen, AKP iktidarının “kamu emekçilerini enflasyona ezdirmiyoruz” diyen açıklamalarına karşılık kamu emekçilerinin taleplerinin görmezden gelindiğini, reel ücretlerin yüzde 30 eridiğini ve AKP iktidarının üç maymunu oynadığını belirtti.

KESK Genel Başkanı Lami Özgen’in basın açıklamasının ardından KESK heyeti sloganlar eşliğinde TİS’e katılmak üzere toplantı salonuna geçti.

Yine aynı yalan:
“Kamu emekçilerini enflasyon karşısında ezdirmedik!”

Toplantı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in açılış konuşmasıyla başladı. Çelik, her yıl olduğu gibi bu yılda pembe bir tablo çizerek, AKP iktidarı sürecinde kamu emekçilerine enflasyon oranında zam verdiklerini, “kamu emekçilerini enflasyon karşısında ezdirmediklerini” iddia etti.

KESK’te yer alan bir bilgiye göre “kamu emekçilerinin “on yıl boyunca enflasyon oranında zam” alması demek 10 yıl boyunca yüzde sıfır zam aldığı anlamına geliyor. Reel olarak ve alım gücü bazında ise erimeyi ifade ediyor.”

Bakan yine konuşmasının sonunda geride bırakılan on yılda ücretlerde bir erime olmadığını, toplamda %50 zam yaptıklarını iddia etti.

‘Devletin imkanları çerçevesinde!’

2014-2015 TİS’inin ilk toplantısının başlangıcında nasıl bir teklif sunacaklarını şimdiden beyan eden Bakan Faruk Çelik sık sık “devletin imkanları çerçevesinde”, “mali disiplin bozulmadan” gibi cümleler kurdu.

Memur-Sen’den hükümete teşekkür!

Bakanın ardından hemen yanında konuşan Memur Sen Gelenl Başkanı Ahmet Gündoğdu sık sık Bakan’a ve hükümete teşekkürlerini sunarak, Bakan’ın verdiği rakamların doğru olduğunu söyledi. Memur-Sen yine talepleri arasında toplu sözleşme ikramiyesinin %50 zamlı verilmesini talep etti. Bu talep, hükümet güdümlü sendikacılıkta gelinen aşamayı en iyi şekilde ifade ediyor.

KESK taleplerini açıkladı

Memur-Sen’in ardından konuşan KESK Genel Başkanı Lami Özgen, mevcut durumu kınayarak tarafların eşitliği ilkesine bağdaşmadığını belirtti. KESK’in kamu emekçilerinin taleplerini içeren bir açıklama yaptı.

Türkiye’de kamu emekçilerinin gerçek bir toplu sözleşme hakkı var mıdır?

Konuşmasında Türkiye’de kamu çalışanlarının toplu sözleşme hakkından söz edildiğini ifade eden Özgen, kamu çalışanları sendikalı mı? diye sorarak şunları söyledi:[sws_frames imageurl=”https://www.emek.org.tr/wp-content/uploads/2013/08/kesk-toplu-sozlesme-1.jpg” imageframe=”” borderradius=”7″ imagealign=”sws_right” imagesize=”250″ imagemaxheight=”” lightbox=”1″ album=”album” video=””] [/sws_frames]

Bu sorunun agresif bir soru olduğu söylenebilir. Hele de Çalışma Bakanlığının geçtiğimiz ay açıkladığı rakamlara göre; işçi sendikalarına %8.88 gibi bir oranla sendika üyeliğinin olduğu bir yerde kamu çalışanlarının %68.77 gibi yüksek bir oranda sendika üyeliği göz önünde bulundurulduğunda bu soru kışkırtıcı olarak da nitelendirilebilir. Ancak evrensel sendikal normlara, ülkemizin altında imzası bulunduğu uluslar arası sözleşme ve anlaşmalarla göre  ayrılmaz iki hak olan toplu pazarlık ve grev hakkının dünyada eşi benzeri görülmemiş bir yöntemle bölündüğü koşullarda kamu emekçilerinin sendikalı olup olmadığı sorusu bize göre sorulması gereken asıl sorudur.

İmzaladığı uluslararası sözleşmelerin-anlaşmaların iç hukukun üzerinde olduğunu anayasa hükmü haline getirmesine rağmen bunları ihlal eden,  kamu emekçilerinin grev hakkını yasal teminat altına almayan, on binlerce kamu emekçisinin sendika üyesi olma hakkını yasaklarla engelleyen bir ülkede kamu emekçileri gerçekten sendikalı mıdır?

Birileri pembe tablolar çizmeye devam etsin,  uluslar arası hukuk ve sosyal politikaya göre Türkiye’de kamu emekçileri ne yazık ki yarım bir sendikal örgütlülüğe sahiptir. Son olarak bu sene 102.si gerçekleştirilen Uluslar arası Çalışma Örgütü konferansında her sene olduğu gibi Türkiye’nin kara listeye alınmasında bu yarım sendikallığın önemli payı olduğunu kimse inkar edemez.

‘Türkiye’de kamu emekçileri sendikaları bağımsız mıdır, sendika özgürlüğü her aşamada hayat bulmakta mıdır?’

On binlerce kamu emekçisinin sendika üyeliğinin engellendiği, yargıçlar ve hakimlerin kurduğu sendikanın bile yargı kararı ile kapatıldığı, sendika kuran polislerin meslekten ihraç edildiği, sendikaların anayasası olan tüzüklerinde nelerin olup nelerin olamayacağına bile iktidarın karar verdiği, sendikal faaliyetleri ‘suç’ olarak gösterilerek onlarca KESK’linin tutuklandığı, emek karşıtı politikalara hız verildiği her dönemde KESK’i bertaraf etme hedefli kuşatma operasyonlarının ardı ardına gerçekleştirildiği bir ülkede sendikaların bağımsızlığından söz etmek mümkün müdür?

Siyasal iktidarla uyum içersinde olanlara tanınan, ücret sendikacılığın sınırlarını aşmayan “sendikal faaliyeti” bağımsızlık olarak görenlerin dışında kimse Türkiye’de kamu emekçilerinin sendikal örgütlenme özgürlüğü olduğunu iddia edemez.

‘Türkiye’de kamu emekçileri ile yapılan toplu sözleşmenin özerkliğinden bahsedilebilir mi?’

Konusundan, kapsamına, taraflarından,  kamu emekçilerinin grev hakkını zımnen yasaklama yetkisi tanınan Hakem Kurulunun oluşumuna ve işleyişine kadar hemen her şey konusunda hükümeti yani bir anlamada toplu sözleşmenin işveren tarafının yetkili kılındığı bir toplu sözleşme sisteminde özerkliğin yeri yoktur. Hatta bu sistemin adı dışında gerçek bir toplu sözleşme ile uzaktan yakından hiçbir ilişkisi de yoktur. Moda tabirle bu şekilde belirlenen toplu sözleşmeye “sözde toplu sözleşme” demek daha doğru olur.

Toplu sözleşme masasında uzlaşıldığı düşünülen bir şey ancak Bakanlar Kurulu kararı ile hayata geçirilebiliyor ise toplu sözleşme özerkliğinden söz etmek hukuken de sosyolojik olarak da zaten mümkün değildir.

‘Toplu sözleşmenin kamu emekçileri açısından koruma işlevine sahip olup olmamasına bakmaya gerek var mı bilemiyorum.’

Türkiye’de sendikal haklar ve toplu sözleşme hakkı konularında ne yazık ki yıllardır bir mış gibi oyunu oynanmaktadır. Bu mış gibi oyununun yeni oyun kurucusu ise AKP iktidarıdır. 10 yıl boyunca toplu görüşme adı altında sürdürülen bu mış gibi oyunu 2011 yılında 4688 sayılı yasada yapılan makyajla örgütlenme özgürlüğü varmış gibi, toplu sözleşme hakkı varmış gibi sürdürülmektedir.

2011-2012 yıllarını kapsayan toplu sözleşmede de bu mış gibi oyununun sonuna kadar devam ettirildiğine hep beraber tanık olduk. Son sözü kimin söyleyeceğinin baştan belli olduğu sistem toplu pazarlık gibi sunulmuştur.

İşin garip tarafı oyunun kurallarını belirleyenlerin kendi kurallarını defalarca çiğnediğine de defalarca şahit olduk. En basitinden geçtiğimiz toplu sözleşme döneminde bu salonlarda yaptığımız saatlerce süren toplantılardan yaşanan uyuşmazlık sonucunda devreye giren Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararlarının bir kısmı bile hala hayata geçmemiştir. Mış gibi oyununun bugünkü oyun kurucusu bugünkü hükümete sırtını dayayan bazı bakanlıklar, kamu kurum ve kuruluşların idareleri kendi temsilcilerinin de içinde yer aldığı Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararlarına karşı direnmeye, yani resmi gazete yayınlanmış kararları açıkça çiğneyerek suç işlemeye devam edebilmiştir.

Açıklamanın tamamına ve taleplere ulaşmak için tıklayın.

İlk günkü oturumda aşağıdaki takvim doğrultusunda çalışmaların yapılması kararlaştırılarak oturum sonlandırıldı.

Buna göre:

2 Ağustos 2013, Cuma, saat 14.00 : Hizmet kollarının taleplerine ilişkin sunumların yapılması ve ardından teknik komisyonların kurulması

3-4-5 Ağustos 2013 Cumartesi, Pazar, P.tesi : Bu üç günde hizmet kollarının talepleri komisyon tarafından değerlendirilmesi ve üç günün sonunda komisyon raporunun yazılması

6 Ağustos2013, Salı : Hizmet kollarına ilişkin Teknik komisyon raporlarının görüşülmesi, Hükümetin genele ilişkin kendi teklifini sunması ve genel taleplere ilişkin komisyon kurulması

13-14 Ağustos 2013, Salı-Çarşamba : Hizmet kollarına ilişkin görüşmelerin tamamlanması ve Genel Komisyon raporunun hazırlanması

15-20 Ağustos 2013, : Bu tarihler arasında genel taleplere ilişkin komisyon raporunun değerlendirilmesi ve 21 Ağustos tarihine kadar çalışmaların sonlandırılması

21 Ağustos 2013, Çarşamba : Yasa gereği TİS’in bitirilmesi gereken tarih, ancak daha erken de bitebilir.

İlgini çekebilecek diğer içerikler

0 yorumlar