İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi bugün saat 13:00 da yapılan “İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybeden ve Yaralanan İşçilerin Aileleri” vicdan ve adalet nöbetinin ardından bir basın açıklamasıyla Haziran Ayı İş Cinayetleri Raporunu açıkladı. Ölümlerin en çok inşaat ve mevsimlik tarım sektöründe yaşandığı ve İş cinayetlerinin en çok Eskişehir, Manisa ve İstanbul’da yaşandığı belirlendi. İş cinayetlerinin mühendisleri de katlettiği rapor içerisinde yer alıyor.
Haziran ayında en az 59 işcinin can verdiğinden bahseden İSİG meclisi sözcüsü, ölümlerin en çok inşaat ve mevsimlik tarım sektöründe yaşandığını belirtti. ‘Aylardır alanlarda haykırıyoruz. Sermaye ve AKP iktidarının lokomotif sektörü olan inşaatlar işçi ölümleri üzerinden büyüyor diye. Sadece Haziran’da 16’sı yüksekten düşmeden kaynaklı 23 inşaat işçisi hayatını kaybetti. Üstelik çok basit önlemlerle düşmelerin önüne geçilebileceğini biliyoruz. Yine TBMM’de ‘İş sağlığı ve Güvenliği Yasası’ görüşülürken Meclis kapısına atık su gideri çalışması yürüten Nadir Kekilli adlı işçi göçük altında kalarak can verdi. Bu durum sermayenin ve iktidarın işçinin sağlığına bakışının bir özetidir’ diyerek iş cinayetlerinin en çok Eskişehir, Manisa ve İstanbul’da yaşandığını belirtti.
İş cinayetlerinin mühendisleri de aramızdan aldığını belirten İSİG meclisi sözcüsü ’26 Haziran 2012 tarihinde, İzmir’in Torbalı ilçesinde bir fabrikanın bacasına emisyon ölçümü yapmak amacıyla çıkan Çevre Mühendisi Onur Ercan Özakıncı, yüksek gerilim hattında elektrik çarpması sonucu yaşamını yitirerek emeğe ve insan hayatına saygının her zaman ikinci planda yer aldığı Türkiye’de her gün yaşanan iş cinayetlerinin son kurbanlarından biri oldu’ dedi. Ayrıca İş cinayetlerinde olaylar göstermektedir ki, işçilerin işveren tarafından “gereksiz maliyet” olarak görülen güvenlik önlemleri ve koruyucu ekipmanların yokluğunda yaşanan kazaların kurban olduğunu vurgulandı.
İşte Haziran ayı iş cinayetleri raporu:
Patlamalar, göçükler, düşmeler, elektrik çarpmaları sürüyor…
Haziran ayında en az 59 işçi can verdi.
İş cinayetleri kadın, erkek demeden, ülkemizin dört bir yanında Haziran ayında da devam etti. Yazılı, görsel, dijital basından ve emek örgütlerinden gelen bilgiler ışığında tespit edebildiğimiz kadarıyla bu ay en az 59 işçi hayatını kaybetti.
Ölümler en çok inşaat ve mevsimlik tarım sektöründe yaşandı.
Aylardır alanlarda haykırıyoruz. Sermaye ve AKP iktidarının lokomotif sektörü olan inşaatlar işçi ölümleri üzerinden büyüyor diye. Sadece Haziran’da 16’sı yüksekten düşmeden kaynaklı 23 inşaat işçisi hayatını kaybetti. Üstelik çok basit önlemlerle düşmelerin önüne geçilebileceğini biliyoruz. Yine TBMM’de ‘İş sağlığı ve Güvenliği Yasası’ görüşülürken Meclis kapısında atık su gideri çalışması yürüten Nadir Kekilli adlı işçi göçük altında kalarak can verdi. Bu durum sermayenin ve iktidarın işçinin sağlığına bakışının bir özetidir… Diğer yandan daha geçen ayki raporumuzda belirtmiştik. Çoğunluğunu yoksul Kürt köylülerinin oluşturduğu mevsimlik tarım işçileri ölüm yolculuğuna çıktı diye. Haziran’da da yollara savrulan 7 tarım işçisi aramızdan ayrıldı… Tershanelerdeki ölümler ise devam ediyor. Antalya’da 46 yaşındaki montaj ustası Uğur Kazancı’nın ölümüyle Limter-İş sendikası’nın tespit edebildiği 151. iş cinayeti gerçekleşti…
İş cinayetleri en çok Eskişehir, Manisa ve İstanbul’da yaşandı…
Haziran ayında da her gün ülkemizin dört bir yanından işçilerin ölüm haberleri geldi. Eskişehir ve Manisa’da 6’şar işçi; İstanbul’da 4 işçi; Ankara’da ve Bursa’da 3’er işçi hayatlarını kaybetti… Yine toplu ölümler yaşandı. Manisa’da bir inşaatın dış cephesinde bulunan asansörün düşmesi sonucu 3 işçi aramızdan ayrıldı. Eskişehir Oto tamirciler ve Tornacılar Sitesi’nde ise kaçak olarak kimyasal madde üretilen atölyede meydana gelen patlamada 20’li yaşlardaki biri mühendis 4 genç arkadaşımız yanarak can verdiler…
İş cinayetleri mühendisleri de aramızdan alıyor…
26 Haziran 2012 tarihinde, İzmir’in Torbalı ilçesinde bir fabrikanın bacasına emisyon ölçümü yapmak amacıyla çıkan Çevre Mühendisi Onur Ercan Özakıncı, yüksek gerilim hattında elektrik çarpması sonucu yaşamını yitirerek, emeğe ve insan hayatına saygının her zaman ikinci planda yer aldığı Türkiye’de her gün yaşanan iş cinayetlerinin son kurbanlarından biri oldu.
Henüz mesleğinin ilk yılındaki genç bir mühendisin ölümü ile sonuçlanan bu olay, yüksek gerilim hattının sebep olduğu bir iş kazası olarak nitelendirilmenin çok uzağındadır. Yüksek gerilim hattı altında bir sanayi tesisinin kurulmasına göz yumanlar, ölçüm çalışması öncesinde gerekli kontrol mekanizmalarını işletmeyen fabrika yetkililerini ve çalışanı için güvenli iş ortamını sağlayamayan ölçüm firması yetkililerinin görev ihmalleri sonucu gerçekleşen olayın kaza değil cinayet olduğunu bir kez daha vurguluyoruz.
İş cinayetlerinin yaşanma sıklığına göre Avrupa’da 1. sırada yer alan Türkiye’de tüm emekçiler gibi Çevre Mühendisleri de iş yaşamlarında tehlikeli ortamlarda güvenlik önlemleri olmaksızın çalışmak zorunda bırakılmalıdır. İş güvenliğine dair geniş bir mevzuat olmasına karşın, uygulayıcıların ve denetim mekanizmasının yetersiz olması nedeniyle her geçen gün bu iş cinayetleri korkunç boyutlarla karşımıza çıkmaya devam etmektedir.
İş cinayetlerinde yaşamlarını yitiren tüm emekçilerimizi unutmadığımız gibi; 24 Ekim 2011 tarihinde Romanya’da bir atıksu arıtma tesisinde çalışırken hayatını kaybeden Serdar Dingil, 11 Şubat 2012’de Erzurum’da çalıştığı Çimento Fabrikası’nda yüksek sıcaklıkta çimentonun altında kalarak yaşamını yitiren Serkan Türkoğlu ve 26 Haziran 2012 tarihinde, İzmir’de emisyon ölçümü yaparken hayatını kaybeden Onur Ercan Özakıncı’yı da unutmayacağımızı ve bu iş cinayetlerinin aydınlanarak sorumluların cezalandırılması için konunun takipçisi olacağımızı bir kez daha duyuruyoruz.
Serdar, Serkan ve Onur Ercan’ın ölümleri ile sonuçlanan olaylar göstermiştir ki, bugün iş güvencesi bulunmayan çevre mühendisleri, arıtma tesislerinde, şantiyelerde, fabrikalarda, ölçüm yaptıkları bacalarda, can güvenliklerini tehlikeye atarak çalışmaya zorlanmaktadırlar. İşveren tarafından “gereksiz maliyet” olarak görülen güvenlik önlemleri ve koruyucu ekipmanların yokluğunda yaşanan kazaların kurbanı olmaktalar.
Güvencesiz çalıştırma mühendis, mimar, şehir plancılarının da hayatını kastetmektedir. Taşeronlaştırma ve bunun getirdiği güvencezizlik gerçek hayatta uzun çalışma saatleri, sosyal hakların sürekli budanması, yasal olmayan sözleşmelerin imzalatılması, çalışma koşullarının sürekli ağırlaştırılması olarak yaşanmaktadır. Ve tüm bunlar işçiler için insanca yaşama ve çalışma koşullarının yok edilmesi dahası can güvenliklerinin ortadan kaldırılması anlamına gelmektedir.
Bizler işçilerin, kamu çalışanlarının, mühendis, mimar ve şehir plancılarının güvenceli iş, insanca yaşam mücadelesini hep birlikte yükseltebileceğimizi bir kez daha haykırıyor, burada birkez daha iş cinayetlerinde yitirdiğimiz arkadaşlarımızı unutmadığımızı ve işçi sağlığı ve güvenliği konusunda “insanca yaşam güvenceli iş” talebimizle mücadeleye devam edeceğimizi bildiriyoruz.