Ali Ağaoğlu, İstanbul’un yüzde 70’ini inşaat arsası olarak gördüğünü söylemişti. Biz ise kentin şantiye alanlarının yüzde 100’ünü örgütlenme sahası olarak görüyoruz. Geceleri inşaatların sesi kesildiğinde şantiyelerde dolaşan hayaletleri duyabilirsiniz.
Uzun süredir örgütlenme çalışmalarını sürdüren inşaat işçileri, 3 Aralık’ta ‘İnşaat İşçilerinin Derneği’ni kurdu. Dernek Başkanı, iki yıl önceki ünlü Safir direnişinde Kiler Holding patronundan işçilerin ücretlerinin alınmasıyla sonuçlanan 35 günlük bir direniş gerçekleştiren Mustafa A. Akyol. Şu ana kadar işçilerle başlayıp da başarıyla bitirmediği tek bir eylem, direniş, müzakare yok. 30 yıl boyunca bir mermer ustası olarak tanıklık ettiği eşitsizliklere nasıl meydan okuyacağını bilen, genç işçilerin adalet duygusuna ve öğrenme isteğine hitap edebilen, onlara cesaret aşılayan bir işçi örgütleyicisi kendisi. Onunla bu süreçte tanışan işçilerden bir kısmı, sadece kendi bireysel sorunlarının çözümü üzerinden değil, derneğin hedeflerine duydukları inançla örgütlenme faaliyetlerini yürütüyorlar. Şantiyelerde biriken başarı öykülerinin aktörleri onlar.
Ali, Şeref, Nurettin vd…
21 yaşındaki Ali’den başlayalım. İlk başta kendi ücret alacağı nedeniyle dernekle bağlantı kuran Ali, kamu ihale kurumuna dilekçe vermeyi öğrendi, çalıştığı şantiyeden işçilerle toplantılar organize etti. Bir sonraki şantiyede kalacak düzgün yeri olmayan işçiler için kontenyır getirilmesini sağladı, yemekten zehirlenen arkadaşlarının hastane raporlarını topladı. Bir başka arkadaşının şantiyesinde, taşeron firma ücreti ödeyene kadar ısrarla müzakere etti ve başarılı oldu. Toplantılarda diğer işçilere örgütlenmede dikkat edecekleri noktaları anlatırken onu görmelisiniz. Öğrendiklerini anında emen ve somut hayatta kullanan biri Ali.
Şeref dernekle İstanbul ’da tanıştı ancak memleketine döndükten sonra da ilişkilerini canlı tuttu. Çalıştığı şantiyede güvenlik önlemlerinin alınmadığını fark edince önce şantiye sorumlusuna şikayette bulundu. Olumsuz tepki alınca, yasaklanan çadırın, emniyetsiz iskelelerin ve merdivenlerin kanıtlarını derneğe getirerek, şantiyeye baskı yapılmasını sağladı. Tek bir işçi, bütün şantiyede yapılan iyileştirmelerin başlatıcısı oldu. Şu anda İstanbul’da kendi çalıştığı bölgedeki işçileri örgütleyen Şeref, işçilerin hareketliliğinin nasıl bir dezavantajdan fırsata dönüştürülebileceğini de göstermiş oldu. Şeref toplantılara kilometrelerce uzaktan bile olsa geliyor, her sorumluluğu eksiksiz yerine getiriyor.
Nurettin’in okuma yazması yok, ama ustalık belgesi satmak için mesleki yeterlik eğitimi vermeden işçilere imzalattıkları yazıda bir sorun olduğunu sezmiş. Dernekle görüşürken bu belge aklına geldi. Dernek buradan yola çıkarak mesleki yeterlik konusunda yapılan haksızlık ve usulsüzlükleri takip etmeye başladı.
Mehmet, Türkiye ’nin farklı illerinden derneğin biraraya getirdiği işçilerle birlikte çalıştığı taşeron firmanın ödemediği ücretleri ana firmadan almayı başardı. İşçilerin sirkülasyonundan faydalanan işverenlere, güçlü bir merkezden her yere dağılan bir örgütlenme ağının dağınıklık engelini aşabileceğini gösterdi. Mehmet, bütün arkadaşlarına dernek çalışmalarını anlattı ve faaliyetlere yeni işçiler kattı.
Hedef dönüşüm
Bütün bu hikayeler birleşiyor ve kolektif bir özgüvenin inşasına katkıda bulunuyor. İşçilerin deneyimini, inşaat sektörüyle ilgili bilgiler (saha ve sektör verileri, yasal mevzuat, basın haberleri) ve geçmiş örgütlenme örneklerinden çıkarılan dersler (başarılı uygulamalar, yaratıcı örgütlenme yöntemleri) besliyor. Bu açıdan gazeteciler, avukatlar, işyeri hekimleri, işyeri sağlığı ve güvenliği uzmanları, akademisyenler ve deneyimli işçi liderlerinin inşaat işçileriyle birlikte bu örgütlenmede çalışıyor olması da önemli. İşçiler, şantiye sorunlarını tespit etmeyi, sigortalarını kontrol etmeyi, firmalar hakkında bilgi toplamayı, yasal mevzuatın ilgili maddelerini kendi lehine kullanmayı öğreniyorlar. Öğrendikçe başkalarına aktarıyorlar.
Örgütlenme işçilerin gündelik yaşamdaki sorunlarını çözmekle sınırlı değil. Dernek, hak ihlallerini en başından önleyecek şekilde sektörün yapısal bir dönüşüm geçirmesini hedefliyor. Bu anlamda, ‘inşaat işinin’ kendisinin hem çalışanların yaşam kalitesi hem de toplumsal fayda açısından tepeden tırnağa nasıl yeniden düzenlenebileceğini sorguluyor: Fiyatlandırma, ücret ödeme, sözleşme yapma biçimleri nasıl olmalı? Şantiyelerde risk önleyici ve koruyucu hangi malzemeler ve teknolojiler kullanılmalı? İlgili yasalarda hangi maddeler işçiler lehine değiştirilmeli? Bir şantiyenin başlangıç ve bitiriliş hızı, işçilerin sağlığı, güvenliği açısından nasıl hesaplanmalı? İşçilere hem sosyalleşme olanağı tanıyacak hem de sağlıklarını koruyacak alternatif barınma konutları nasıl tasarlanmalı? İşçilerin ustalık eğitimlerini kim, nasıl vermeli? Şantiyedeki ekipler arası işbölümü ve işbirliği koşulları nasıl oluşturulmalı? İşçiler nasıl kendi çalışma alanlarının gözlemcisi ve denetçisi olabilirler? Toplumsal ihtiyaçlara yönelik gerçek ‘sosyal konutlar’ nasıl yapılmalı? Bu soruların yanıtı için bütün mühendisleri, mimarları, iş güvenliği uzmanlarını, iş müfettişlerini, şantiye şeflerini birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.
Ali Ağaoğlu, İstanbul’un yüzde 70’ini inşaat arsası olarak gördüğünü söylemişti. Biz ise kentin şantiye alanlarının yüzde 100’ünü örgütlenme sahası olarak görüyoruz. Geceleri inşaatların sesi kesildiğinde şantiyelerde dolaşan hayaletleri duyabilirsiniz. Gündüzleri görünür hale gelecek bir değişimin tohumlarını geceleri atıyoruz. Duvarların, iskelelerin, tesisatların içinden, yeraltından ve yerüstünden geçen iletişim şebekeleriyle kenti dört bir yanından sarıyoruz. Yeteri kadar güçlendiğimizde şantiyelere ve meydanlara yıldızlar yağdırmak için.
insaatiscilerinindernegi@gmail.com
https://www.facebook.com/
Not: Bu yazıda Dernek Genel Başkanı dışındaki işçi isimleri değiştirildi.
* Londra Üni., doktora ve İnşaat İşçilerinin Derneği, araştırma ve eğitim sorumlusu
– Kaynak: Radikal 2 (30 Aralık 2012)