“Yaşatmak elimizde… Yaşatmayı seçin” Dr. Serdar Koç yazısı.
İnsanlık tarihinde toplu katliamlar hep lanetlendi. Katliam yapanlar gerçekleştirdikleri insanlık suçlarını bir süre gizleme çabalarıyla günü kurtarsa da, zamanla katliam gerçeği ortaya çıkıyor. Vahşet ve yaşanan üzüntüler, yaşam hakkının gaspı ve insanlık dramı yoğun bir hüzünle insanlık tarihimizde, toplumsal hafızamızda yerini alıyor.
Lavinia çiçeğinin ilginç bir öyküsü var. Bir çiçeğin toplu katliamla ilgisini öğrendiğimizde, bu bağlantı ilk anda bizi şaşırtsa da doğanın insana karşı ilginç davranışlarından biri olarak karşımız çıktığını anlıyoruz. Lavinia çiçeği ve mavi kelebeğin dansını, katliam-cinayet suçuyla ilgisini aşağıda Dr. Serdar Koç yazısında, onun özgün anlatımıyla okuyacağız.
* * *
Hayalimdeki muhteşem sevgili ve özgürlük anlamalarına karşılık gelirken en etkileyici anlamı “ölüm çiçeği” olmasaydı.
Aşkı kendi içinde saklayan, tohumunu yeşertip büyüten, güzelliğiyle göz dolduran lakin korkusuzca durup aynı zamanda çürüyen.
Özdemir Asaf’ın “sana gitme demeyeceğim” dediği ve açılamadığı platonik aşkı “Lavinia”
Shakespear’in Titus Andronicus eserindeki Roma İmparatorluğu’nun güzeller güzeli kızıydı “Lavinia”
ve Hilmi Yavuz’un Sonnet’inde yer alan “sana yas değil elbet, yaz yaraşır lavinia” bir dizesinde en güzel kısmı süsler
Lavinia Çiçeği ve Mavi Kelebeğin dansında da “Özellikle Mavi kelebekler çok seçicidir.. Her çiçeği emmezler.. Onlar en çok Lavinia’nın(ölüm otu) balözünü severler.” bu dizilerde anlatılır, yaşanırcasına hem ölüm hem de yeniden doğuş..
Nerede Mavi kelebekler varsa bitki örtüsü orada fazla zengindir derler. Bilinen bir gerçek de mavi kelebeğin olduğu yerlerde toplu mezarların var olmasıdır. Gömülen bedenler toprağa karıştıkça toprağın besleyiciliği de artmış. Topraktaki mineral ve protein zenginliği laviniaların fışkırmasına neden olmuştur. Lavinia çiceğinin balözüyle beslenen mavi kelebeklerin sayısı da bu nedenle artmış.
LAVİNİA ÇİÇEĞİ VE MAVİ KELEBEĞİN DANSI
Roma İmparatorluğu’nun baş kumandanı Titus Andronicus’un kızıydı Lavinia.
Dünyalar güzeliydi.
Babasının aksine hayat doluydu.
Öldürmeyi değil, yaşatmayı severdi.
İyi kalpliydi, yardımseverdi, merhametliydi.
Titus’un savaşta olduğu bir gün, düşmanları Tamora’nın iki oğlu tarafından tecavüze uğradı.
Haber Roma’ya tez yayıldı..
Titus savaştan döndükten sonra kızını kendi elleriyle öldürdü.
Şehrin uzağında bir tepeye gömdü.
Aylar sonra mezarının üzerinde bir çiçek çıktı.
O çiçeğe de Lavinia dediler.
Ölüm çiçeği demekti.
Ya da Misk çiçeği.
Bazı yörelerde yavşan otudur adı.
* * *
Her çiçek bir kelebektir aslında.
Kelebeği yaşatan çiçektir.
Çiçeği çoğaltan da kelebek.
Çiçeksiz yerde kelebek olmaz.
Kelebeksiz yerde çiçek çoğalmaz.
Çiçeğin ùzerine konan kelebek, aynı zamanda tat alma organı olan ayaklarıyla balözünü test eder.
Tadı hoşuna giderse, kıvrılı hortum şeklindeki ağzını uzatarak o balözünü emer.
Özellikle Mavi kelebekler çok seçicidir.
Her çiçeği emmezler.
Onlar en çok Lavinia’nın (ölüm otu) balözünü severler.
Lavinia çiçeği Bosna’da katliam topraklarında
İnsanlık tarihi bir bakıma öldürmeyi ya da yaşatmayı sevenlerin savaşıdır.
Tıpkı Roma başkumandanı Titus ve kızı Lavinia gibi.
Çok eski değil.
Daha 25 yıl önce.
Bugün uygar dediğimiz Avrupa’nın göbeğinde.
Sözde gelişmiş Avrupalıların gözleri önünde.
Sırp faşistleri Bosna ve Kosova’da toplu katliam yaptı.
Tam 312 bin çocuk, kadın, yaşlı, genç sistemli ve planlı şekilde öldürüldü.
Toplu mezarlara gömüldü.
Öldürenler Sırp milliyetçilerinden oluşan ve isimlerine “Akrepler” denilen Sırbistan özel güvenlik güçleriydi.
Birleşmiş Milletlerin çoğu Hollandalı 400 silahlı askeri bu katliamı da sadece seyretti.
Bosna Hersek’deki vahşet ikinci dünya savaşından sonra dünyanın gördüğü en büyük soykırımdı.
Evet…
Daha 25 yıl önce.
Avrupa’nın göbeğinde.
Uygar denilen Avrupalıların gözleri önünde.
312 bin Boşnak katledildi.
250 bin insan yaralandı.
2 milyon insan evini yurdunu terk edip mülteci oldu.
Öldürülenler toplu mezarlara gömüldü.
* * *
Aradan 25 yıl geçti.
Bosnalılar soykırımı dünyaya kabul ettirmek için aylarca, yıllarca o toplu mezarları aradı.
Çok zorlandılar.
Çünkü katiller mezarların saklı kalması için çok uğraşmıştı.
Çukurları çok derine kazmışlardı.
Üstlerini çevrenin doğal bitki örtüsüne uygun olarak yeşillendirmişlerdi.
Öyle ki, uydu fotoğrafları bile işe yaramıyordu.
Ta ki mavi kelebekler ortaya çıkana kadar.
Mavi kelebeklerin sayısındaki artış uzmanların dikkatini çekmişti.
O bölgelerde incelemeler yaptılar.
Mavi kelebeklerin çok olduğu yerlerde bitki örtüsünde de ilginç bir zenginleşme vardı.
Nedenini araştırırken, korkunç gerçekle karşılaştılar.
O bölgeler toplu mezarlardı.
Gömülen bedenler toprağa karıştıkça toprağın besleyiciliği artmıştı.
Topraktaki mineral ve protein zenginliği Lavinialar’ın fışkırmasına neden olmuştu.
Bu çiçeğin balözüyle beslenen mavi Kelebeklerin sayısı da bu nedenle artmıştı.
İşte bu yüzden Bosna’da mavi kelebeklerin kanat sesleri hem ölümün hem yeniden doğuşun habercisiydi.
“O senin elinde.”
Roma başkumandanı Titus’a Mısır seferinde bir bilgeden sözederler.
Her soruya cevap veren bir bilge.
Halk ona büyük saygı duymaktadır.
Her konuda ona danışmaktadır.
Titus onun ismi altında ezilmektedir.
Sinirleri bozulur.
Uykuları kaçar.
Bu işe bir çözüm bulmalıdır.
Bilgeye öyle bir soru sormalı ki, asla bilmemelidir.
Danışmanlarıyla günlerce konuşur.
Sonunda karar verir.
Eline bir kelebek alacak ve bilgeye soracak.
“Elimdeki kelebek ölü mü, diri mi?”
Bilge “diri” derse, sıkıp öldürecek.
“Ölü” derse elini açıp serbest bırakacak.
Öylece bilge bilmemiş olacak.
Plan hazırdır.
Halka duyuru yapılır.
Bilgeye haber salınır..
Titus halkın gözü önünde bilgeye sorar.
“Elimde bir kelebek var. Ölü mü, diri mi?”
Bilge hiç düşünmeden cevaplar.
“O senin elinde.”
* * *
Yaşatmak elimizde. Yaşatmayı seçin.
(20 Temmuz 2020 Dr. Serdar KOÇ akt. Dr. Ahmet SALTIK)
emek.org.tr