Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF – Reporters Sans Frontieres) 15 Temmuz darbe girişiminden bir yıl sonra medya ile ilgili rapor yayınladı.
“Türkiye’de OHAL altında gazetecilerin korkunç bir yılı” başlıklı raporda RSF, 15 Temmuz 2016’da darbenin önlendiği; ancak bunun “başarısız darbe girişimiyle mücadele adı altında baskı unsuruna evrildiğini” belirtti.
Raporda görüşüne yer verilen RSF Doğu Avrupa ve Merkez Asya masası başkanı Johann Bihr, “Türkiye’deki yöneticilere, mesleki faaliyetlerinden ötürü tutuklanan tüm meslektaşlarımızın serbest bırakılmasını ve OHAL ile yok edilen medyadaki çoğulculuğun yeniden sağlanması çağrısı yapıyoruz” dedi.
Keyfi gözaltı, tutuklama ve tecritlerin kötü muamele olduğunu belirten Bihr, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne de başvuruları acilen değerlendirme çağrısı yaptı.
Zaman Gazetesi, darbe girişimi medya davası, Cumhuriyet davası ve Sözcü tutuklamaları hatırlatılan raporda “Yargılama öncesi tutuklamanın sistematik olarak kullanılması sadece darbe girişimine dayanmıyor” denerek Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın sızdırılan e-postalarına ilişkin haberler nedeniyle tutuklanan gazetecilere dikkat çekildi.
‘Cumhurbaşkanına hakaret’ gerekçesiyle video aktivist Kazım Kızıl’ın yaklaşık üç hapis yattığını hatırlatan raporda kapatılan Özgür Gündem Gazetesi Nöbetçi Genel yayın Yönetmenliği kampanyasına katıldığı için insan hakları savunucusu Murat Çelikkan’ın hapis cezasına çarptırıldığı hatırlatıldı.
bianet’in derlediği tespitlerden bazıları şöyle:
– Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, OHAL’i muhaliflere yönelik bir cadı avı olarak kullandı. Türkiye’deki gazetecilik can çekişiyor.
– Darbe girişiminden beş gün sonra ilan edilen OHAL ile hükümet onlarca medya kuruluşunu kapattı. Türkiye RSF Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 180 ülke arasında 155. sıraya düştü. 100’den fazla gazeteci tutuklandı.
– Darbe girişiminin üzerinden geçen bir yılda, mahpus çok sayıda gazeteci de hapishanedeki birinci yılını doldurdu. Buna rağmen iddianameler ancak bahar ayında açıklandı ve birçok büyük medya davası daha yeni başlıyor.
– Anayasa Mahkemesi Türkiye’de ifade özgürlüğünü garanti altına almak için kilit bir role sahipti; lakin, OHAL’in ilanından beri felç olmuş durumda.
– Medya çoğulculuğu bir avuç az satan gazeteye indirgenmiş durumda. Yaklaşık 20 medya kuruluşunu yeniden açılmasına izin verilse de ezici çoğunluğun başvurabilecekleri bir yer yok. Sol yayın yapan hayatın Sesi, Kürt gazetesi Özgür Gündem AYM’ye, İMC TV de AİHM’e başvurdu.
– Şubat 2017’de Olağanüstü Hal İnceleme Komisyonu oluşturuldu. Bu komisyonun 200 bin OHAL mağdurunun başvurularını incelemesi gerekiyor. Ancak hala çalışmaya başlamayan Komisyon 23 Temmuz’da başvuruları kabul edecek. Yedi üyesinden beşinin hükümet tarafından atanması nedeniyle de bağımsızlığı şüphe uyandırıyor.
emek.org.tr