Önceki hafta çalışma yaşamının gündemi kıdem tazminatı konusu ile çalkalandı. Sendikalara iletilmeyen ve kim tarafından hazırlandığı belli olmayan bir taslak basına sızdırıldı. “Kıdem Tazminatının İşçinin Bireysel Hesabına Yatırılması Hakkında Kanun Taslağı” başlıklı çalışmanın hükümetten kaynaklı olduğu açıktı ama Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı taslağı sahiplenmedi. Aslında taslakta yer alan düzenlemelere bakınca bunun hükümetin ekonomi kanadınca (Ali Babacan, Mehmet Şimşek ve Zafer Çağlayan) hazırlandığını anlamak zor değildi.
Taslak bir yandan kıdem tazminatını bireysel hesaba-fona dönüştürüyor bir yandan da yarı yarıya (30 gün yerine fiilen 15 güne) düşürüyor. Kıdem tazminatını yarı yarıya düşüren, işverenlerin kıdem tazminatı yükümlülüğünü yüzde 8,3’ten yüzde 2,5’a indiren bu taslağın sermayeyi memnun etmeyi amaçladığı açıktı. Dahası aslında bu taslağı bizzat sermaye çevreleri hazırlamıştı. Anlaşılan ekonomi bürokrasisi bunu sadece kanun tekniğine uygun hale getirmişti. Kıdem tazminatı taslağının işverenler tarafında sipariş edildiğinin kanıtlarını sıralayalım:
Üç işveren örgütü TİSK, TOBB ve TÜSİAD’ın 2009 yılında hazırladıkları ve daha sonra revize ettikleri kıdem tazminatı konusundaki önerileri ile taslak karşılaştırıldığında büyük bir örtüşme olduğu görülecektir (TİSK, TOBB ve TÜSİAD’ın Esneklik Konusundaki Ortak Görüş ve Önerileri, 2009) TİSK, TOBB ve TÜSİAD’ın ortak raporunda şu ifadeler yer alıyordu:
“Ücret dışı işgücü maliyetlerinin azaltılmasında OECD ortalaması hedeflenmeli ve takvimli bir program ilan edilmelidir. İşçi alma ve çıkarma maliyetlerinin ve bürokratik işlemlerinin fazlalığı da işverenleri zora sokmakta, esnek çalışma şekillerinin uygulanmasını engellemektedir. Bu itibarla en kısa sürede kıdem tazminatı konusunun gündeme getirilerek, işletmeler üzerindeki yükün hafifletilmesi gerekmektedir.”
Görüldüğü gibi amaç kıdem tazminatını azaltmaktır. TÜSİAD’ın hazırladığı bir raporda bu konuda daha ayrıntılı ve “cesur” öneriler yer almaktadır. TÜSİAD tarafından hazırlanan “Çalışma hayatını düzenleyen yasaların, işgücü piyasasının ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde ele alınması” (TÜSİAD, 2010) başlıklı raporda yer alan kıdem tazminatına ilişkin önerinin kıdem tazminatı taslağında aynen yer aldığı görülmektedir. TÜSİAD taslağı şöyle diyor:
“Bu çerçevede önerimiz, kıdem tazminatı yükümlülüğünün, kazanılmış hakları koruyacak şekilde hafifletilmesidir. Yeni düzenlemenin yürürlük tarihi itibariyle, kıdem tazminatında 30 gün yerine 15 gün esas alınmalıdır. Bu çerçevede önerimiz, kıdem tazminatı yükümlülüğünün, kazanılmış hakları koruyacak şekilde hafifletilmesidir. Yeni düzenlemenin yürürlük tarihi itibariyle, kıdem tazminatında 30 gün yerine 15 gün esas alınmalıdır.”
İşverenlerin kıdem tazminatı konusundaki temel yaklaşımlarının kıdem tazminatının kaldırılması bu hemen olmuyorsa ilk aşamada 30 günden 15 güne indirilmesi olduğu bilinmektedir. Bu hedef, sadece yukarıda anılan TÜSİAD raporunda yer almamakta, TİSK tarafından da ısrarla savunulmaktadır. 2004 yılında toplanan 9. Çalışma Meclisi’nde konuşan dönemin TİSK Başkanı Refik Baydur kıdem tazminatı fonunun dünyada örneği olmadığını ileri sürmüştü. TİSK Yönetim Kurulu üyesi Bedirhan Çelik ise, kıdem tazminatı fonu yerine mevcut 30 günlük ücret tutarının 15 güne indirilerek kıdem tazminatı uygulamasının devam ettirilmesinin daha gerçekçi göründüğünü iddia etmişti (TİSK, 2004, http://www.tisk.org.tr/).
Meselenin kıdem tazminatı fonu değil kıdem tazminatını azaltmak ve giderek kaldırmak olduğu gerçeği unutulmamalıdır. Fon bu yolda bir ara aşamadır.
21 Nisan 2010 tarihli Milliyet gazetesinde yer alan haber bu konuda gerçek niyeti tüm çıplaklığı ile ortaya koymaktadır: “Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, istihdam artışının önündeki en büyük engellerin kıdem tazminatı yükü ve esnek istihdama geçilememesi olduğunu söyledi. Türkiye’de kıdem tazminatının bu kadar yüksek ve ağır olması nedeniyle istihdamın artırılamadığını ifade eden Bakan Şimşek, Türkiye’nin esnek istihdam uygulamasına geçmeden istihdam artışı sağlayamayacağına dikkat çekti.”
Görüldüğü gibi hükümet de kıdem tazminatını işverenlere yük ve işsizliğin sebebi olarak görüyor. Kıdem tazminatı konusu dolaysız bir sınıf meselesidir. Sermaye kıdem tazminatından kurtulmak istiyor, hükümet de sermayenin bu talebini yerine getirmek için kolları sıvamış durumda. Şimdi bu zehri çalışanlara içirmek için uygun bir ambalaj arıyorlar. Son ambalaj “ev alana kıdem tazminatının yarısı ödenecek” oldu. Bakalım önümüzdeki günlerde başka ne kılıflar, ambalajlar icat edecekler?
Çalışanların ve sendikaların uyanık olması ve gözü dört açmasında yarar var. Çünkü kıdem tazminatı konusunda daha çok oyun var sırada.
Kaynak: Birgün Gazetesi -19.07.2012 – AZİZ ÇELİK