AKP’nin ihtiyatlı davranmansın nedeni kıdem tazminatı düzenlemesinin sendikalı/sendikasız, çalışan/çalışmayan milyonlarca insanın doğrudan canını yakması. AKP kıdem saldırısı için gereken hazırlıklarını henüz yapmadı. Bu aşamada yapılan tartışmalara hazırlıksız yakalanan AKP, muhalefet kazasına gitmekten korkuyor
AKP, hükümet programında iktidarının üçüncü döneminde neoliberal politikalara eğitimin gerici-piyasacı dönüşümüyle, kentin ve doğanın talanıyla, çalışma yaşamının ise güvencesizleştirilmesiyle devam edeceğini duyurdu. Kıdem tazminatının fona devredilmesi de çalışma yaşamında üçüncü AKP hükümeti döneminin güvencesizleştirme siyasetinin temel hedeflerinden biri olarak öne çıktı.
Kıdem tazminatının kaldırılmasının ya da fona devredilmesinin en önemli sonucu patronların çok rahat bir şekilde işçi çıkarmasının önünün açılmasıdır. Yani çalışma yaşamında işçinin güvencesizleştirilmesinden can alıcı bir adımın atılmasıdır.
AKP, patronları ‘kıdem tazminatı yükünden’ kurtarmak istiyor
Sermayenin her dönem dillendirdiği kıdem tazminatı düzenlemesini yapmayı üçüncü AKP hükümeti kendine görev ediniyor. Daha önce ne 12 Eylül askeri yönetiminin ne de Özal’ın teşebbüs ettiği bu düzenlemeyi, ardılları olan AKP, bu sefer yapmakta kararlı görünüyor.
AKP, sendikaları avucunun içine aldığı, sokak muhalefetininse dağınık olduğu bir dönemde, işçi sınıfının elinde kalan en önemli kazanımlardan biri olan kıdem tazminatını sermayenin istediği şekilde düzenlemek istiyor.
Hükümet programında ilan edilen kıdem tazminatının fona devredilmesi düzenlemesinin AKP henüz hazır değilken konuşulması AKP’yi rahatsız etti. Göreve yeni başlayan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nı ‘Kıdem tazminatı düzenlemesine çok var’ diyerek tartışmaları geçiştirmeye çalıştı. AKP hükümetinin ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Babacan ise henüz hükümetin konuyla ilgili herhangi bir çalışma yapmadığını, yapılan tartışmaların olmayan veriler üzerinden sürdürüldüğünü söyleyerek sendikaları ve medyayı suçladı.
AKP’nin ihtiyatlı davranmansın nedeni ise kıdem tazminatı düzenlemesinin sendikalı/sendikasız, çalışan/çalışmayan milyonlarca insanın doğrudan canını yakması. AKP kıdem saldırısı için gereken hazırlıklarını henüz yapmadı. Bu aşamada yapılan tartışmalara hazırlıksız yakalanan AKP, muhalefet kazasına gitmekten korkuyor.
Kıdem tazminatı nedir?
Kıdem tazminatı işçinin en önemli iş güvencelerinden biridir. Kıdem tazminatı işçinin haksız fiilleri dışında bir nedenle işten atılması, haklı bir nedene dayanarak işten ayrılması ya da emekli olması halinde çalıştığı işyerinden aldığı tazminattır. İşçi askerlik nedeniyle ya da evlenmesinden itibaren bir yıl içinde işten ayrılırsa yine kıdem tazminatını alacaktır. İşçi en az bir yıl o işyerinde ya da aynı işverene bağlı işyerlerinde çalışması halinde kıdem tazminatı almaya hak kazanıyor. İşçi 12 ay çalışıp 13 maaşa hak kazanır. 13. maaşı kıdem tazminatı olarak yukarıda sayılan koşullar gerçekleşince alır. Kıdem tazminatı her yıl için otuz günlük brüt ücrettir. Bir yıldan artan süreler içinde sürenin yıla oranına göre ödeme yapılır.
İlk kez 1936 yılında mevzuatımıza giren kıdem tazminatına ilk düzenlemede 5 yıl aynı işyerinde çalışan işçiler hak kazanabiliyordu. İşçi sınıfı hareketinin yükselişte olduğu ve iç pazara dönük üretimin esas olduğu 1973 yılında yapılan değişiklikle bu süre 1 yıla indi. 2003 yılında yapılan 4857 sayılı İş Kanununda kıdem tazminatını fonunun kurulmasına karar verilirken fon kuruluncaya kadar eski yasanın ilgili maddesinin uygulanmasına karar verildi.
Kıdem tazminatının sonucu olarak işçinin işten çıkınca eline geçen para az da olsa bir güvence sağlar ama asıl önemlisi patronun işçi çıkartmasını zorlaşır. Yani, kıdem tazminatı işçi açısından hem sigorta fonksiyonu hem de iş güvencesi fonksiyonu yaratıyor. Diğer yandan emekli olan işçinin eline geçen para emeklilik ikramiyesi yerine geçiyor.
Kıdem tazminatı kazanımı sermayenin, devletin işçilere lütfettiği bir şey değil. İşçi sınıfı mücadelesiyle kazanılan kıdem tazminatı bugünkü halini de mücadelenin yükselişte olduğu 70’lerde aldı. Her toplu iş pazarlığında sermaye tarafından budanmak istenen bu kazanım işçi sınıfının direnciyle korundu. Hiçbir patron kıdem tazminatını işçiye lütfetmiyor, kıdem tazminatını işçi emeğinin karşılığı olarak alıyor.
Esnek çalışma: güvencesiz iş
Esnek çalışmanın yaygınlaştırılması neoliberalizmin çalışma yaşamındaki başat uygulamalarından biri. Esnek çalışmanın işçi sınıfı için anlamı güvencesizleşme. Kıdem tazminatı ise burada kilit bir rol oynuyor.
Patron, karşısında her an işten çıkarabileceği tüm hakları budanmış bir işçi profili görmek istiyor. Ama mevcut düzenlemede patron işçi çıkarmak istediği zaman karşısında kıdem tazminatını buluyor; yani kıdem tazminatı işçi çıkarmak istediğinde patrona bir ekonomik külfet getiriyor.
“İşçilerin kıdem alacaklarını garanti altına alacağını” söyleyen AKP hükümeti bu söylemi, güvencesizliği arttıran politikalarını pazarlarken kullanıyor. Devlet hizmet alımı yöntemiyle kamuda çalışanları taşeron ve güvencesiz çalıştırınca hükümet de kıdem tazminatının fona devredilmesini işçiye “güvence” olarak yutturmak istiyor.
Kıdem tazminatı fonu
“İşçilerimizin büyük çoğunluğunun alamadığı, işletmelerin üzerinde ödeme baskısı oluşturan, çalışma hayatının en önemli sorun alanlarının başında gelen kıdem tazminatı sorununu, kazanılmış hakları koruyan ve bütün işçilerin kıdem tazminatlarını garanti altına alan bir fon teşkil etmek suretiyle, sosyal taraflarla istişare içinde çözeceğiz.”
Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Kıdem tazminatı fonunun nasıl kullanılacağı konusunda net bir söylem ya da düzenleme olmasa da işsizlik sigortası fonunun kullanım şekline baktığımızda kıdem tazminatı fonunun nasıl kullanılacağını tahmin edebiliriz.
İşsizlik sigortasının uygulanmaya başlandığı Mart 2002’den 30 Haziran 2011 tarihine kadar işsizlik ödeneği almaya hak kazanan işçilere 4,1 milyar lira ödeme yapıldı. İşçilere ödenen miktarın nerdeyse üç katı olan 12 milyar lira ise işsizlik aylığı dışında kullanıldı. Fon faizlerinin yüzde 25’i sonradan yapılan 5763 sayılı kanunla merkezi bütçeye aktarıldı. 5921 sayılı kanunla ise 2009–2010 yılları için bu oran yüzde 75’e çıkarıldı.
İşsizlik sigortası fonu işsizlere ödeme yapmak için değil doğrudan sermayeye kaynak olarak aktarılmıştı. 2008 Dünya ekonomik krizi sırasında ise işsizlik fonundan -medyaya demeç verilerek- batmasınlar diye sermayeye aktarılmıştı.
İşçi tazminatını nasıl alacak?
İşçinin kıdem tazminatına nasıl hak kazanacağı konusu da henüz belli değil. “İşçi bayram edecek” havasının AKP’lilerce estirildiği ortamda kıdem tazminatının hakkının nasıl kullanılacağına dair veri olarak daha önce hazırlanan Kıdem Tazminatı Fonun Kurulmasına ilişkin kanun tasarısı taslağına bakabiliriz.
(Madde7-a) Adına en az 10 yıl Fona prim ödenen işçinin isteği halinde…
(Madde 13’ün 1. fıkrası) I. Kıdem Tazminatı Fonuna ödenecek aylık prim miktarı bu maddenin 2’nci fıkrası hükümlerine göre hesaplanacak aylık kazancın % 3’ünü geçmemek koşulu ile Fon yönetim kurulunun önerisi üzerine Bakanlar Kurulunca belirlenir.
Patronların fona ödediği primin kıdem tazminatının yıllık miktarını karşılamadığı gerekçesiyle kıdem tazminatı oranının yıllık otuz gün değil de 15 gün olması da aynı süreçte tartışılmıştı.
Sonuç olarak:
• Kıdem tazminatına hak kazanma süresi 10 yıl olursa, daha az çalışan işçi hiçbir şekilde tazminat alamayacak.
• Yıllık kıdem tazminatı miktar 15 gün olursa, şu anki düzenlemeye göre alacağı tazminatın ancak yarısını alabilecek.
• İşçinin maaşının yüzde 3’ü oranında parayı patron her ay fona prim olarak ödeyecek, deniyor. Yani yılda işçinin aylık kazancının yüzde 36’sı fona ödenecek. Kıdem tazminatı şu an her yıl için 30 günlük brüt ve patronun ödediği prim kıdem tazminatını karşılamıyor. Bu halde patronun ödemediği kısım nasıl karşılanacak?
Söz konusu tasarıda kıdem tazminatının sağladığı iş güvencesine dair hiçbir unsur yok. Sermaye sınıfının da kıdem tazminatının fona devredilmesini isterken asıl amacı şudur: Kıdem tazminatı fona devredilince işçi atmaya niyetlenmiş patronun karşısına dikilen ekonomik baskı unsuru ortadan kalksın.
İşsizlik sigortası fonu sermayeye aktarıldı. İşsizlik sigortası fonunundan işsizlik ödemelerinin üç katı sermaye kaynak olarak aktarıldı. Kıdem tazminatı fonu da herhangi bir “kriz” söylentisinde istikrarı koruma adına sermayeye aktarılacak.
Kıdem tazminatının en büyük etkisi olan iş güvencesi sona eriyor. Kıdem tazminatına işçiye işten ayrılınca verilen para olarak baktığımızda da medyada yapılan tartışmalar, geçmiş dönemlerde yapılan Kıdem Tazminatı Fonu kanun Tasarısı taslağı ve sermaye sözcülerinin açıklamaları şunu gösteriyor: Kıdem tazminatının şartlarında ağırlaşma ve miktarında azalma.
AKP–sermaye cephesi
Hükümet programında yer alan ifadelerin, popülist bir söylemin ötesinde bir gerçekliği yok. Kıdem tazminatının alınmasında en büyük engel kayıt dışı çalışmanın çok yaygın olması. Söz konusu gelişme kayıt dışı çalışmanın azalacağına dair bir güvence vermiyor.
Kıdem tazminatı konusunda yapılan tartışmaların önemli bir kısmı Ulusal İstihdam Stratejisi belgesine dayanıyor. Ergün İşeri ise Sendika.Org’da yayımlanan “Kıdem tazminatını neden tartışıyoruz” başlıklı yazısında bu tartışmaların hükümet eliyle yaptırıldığını söyleyip sonra da bu belgeden bahsediyor. İşeri, dönem dönem hatırlatılan ve içeriğinin kamuoyuyla paylaşılmayan bu belgenin sendikaları zan altında bıraktığından söz ediyor. İşeri yazısında “ölümü gösterip sıtmaya razı edecekler” vurgusu yapıyor.
AKP medyası ile patron cephesi kıdem tazminatı tartışmalarına alkışlarla dahil oldular. Kıdem tazminatı maliyeti arttırıyor açıklaması yapan patronların açıklamaları sınıfsal çıkarlarını yansıtıyor. Ancak AKP medyasının “İstifa eden işçi de tazminat alacak, işçilerin çoğu zaten tazminat alamıyordu” şeklindeki beyanatları manipülasyondan öte bir anlama taşımıyor.
TÜSİAD başkanı Ümit Boyner de Ekonomik Koordiasyon Kurulu toplantısı öncesi medyanın sorularını yanıtlamış. Kıdem tazminatı sorulunca da “İşçilerin kazanılmış haklarına dokunulmayacak” demiş. Oysa TÜSİAD geçen yıl yayınladığı öneri raporunda kıdem tazminatı yükünü kaldırılması konusunda hükümetten talepte bulunuyordu. Kazanılmış haklar korunarak düzenleme yapılmasını isteyen TÜSİAD elbette işçilerin güvencesizliğini arzuluyor, sadece biraz bekleyebileceğini dile getiriyor.
Bunu yaparken de neoliberal düzenlemeler yapılırken çıkabilecek muhalefet pürüzünü ortadan kaldırmak istiyor. Aynı raporda alt işverenin hukuki altyapısının genişletilmesi de talep ediliyor. TÜSİAD güvencesizliğin yasal olduğu bir ülkede emeğin sınırsız sömürüsünü istiyor.
İşçilerin cevabı “direniş çadırı”ndan
Medya, hükümet, işveren örgütleri açıklamalar, tartışmalar yaparken cevap Taksim Eğitim Araştırma Hastanesi bahçesindeki direniş çadırından geldi. Taşeronlaşmaya karşı yıllardır mücadele veren Dev Sağlık-İş sendikasının başkanı Arzu Çerkezoğlu, kölelik hükümleri içeren taahhütnameyi imzalamadığı için işten atılan arkadaşının yanından seslendi: “Kıdem tazminatı tartışmaları taşerondan ve güvencesiz çalıştırmadan ayrı olarak yapılamaz. Kıdem tazminatının tartışılacağı yer bu çadırın kendisidir. Bu ülkeyi yönetenler kıdem tazminatından önce kayıt dışını ortadan kaldıracak, en büyük işveren olan devlette taşeron çalıştırmayı ortadan kaldıracak. Bunu da önce Güllü arkadaşımızın işini geri vererek, Samsun’da yıllık izin talep ettikleri için işten çıkarılan 5 taşeron sağlık işçisinin işlerini geri vererek gösterecek. Sonra kıdem tazminatını tartışacak.”
Kaynak: Salih Öz – 23 Temmuz 2011 –