Kıdem Tazminatında Bedel Ödeme Zamanı

Geçtiğimiz günlerde Kıdem Tazminatı Fonu ile ilgili bir kanun taslağı gündeme geldi. Özellikle AKP’nin ekonomiden sorumlu bakanları ile işveren kuruluşlannın ortaklaşa hazırladığı tahmin edilen bu taslak kamuoyuna sızdırıldı. Aslında bu girişim, sendikaların, işçi sınıfının nabzını ve tepkisini ölçmeye yönelikti. Kanun taslağında çok ciddi hak kayıplan söz konusuydu. Halen bir yılın sonunda işten çıkanlma durumunda kıdem […]

Geçtiğimiz günlerde Kıdem Tazminatı Fonu ile ilgili bir kanun taslağı gündeme geldi. Özellikle AKP’nin ekonomiden sorumlu bakanları ile işveren kuruluşlannın ortaklaşa hazırladığı tahmin edilen bu taslak kamuoyuna sızdırıldı. Aslında bu girişim, sendikaların, işçi sınıfının nabzını ve tepkisini ölçmeye yönelikti.

Kanun taslağında çok ciddi hak kayıplan söz konusuydu. Halen bir yılın sonunda işten çıkanlma durumunda kıdem tazminatı ödenirken, yasa taslağında konut alımı dışında ancak 15 yılın sonunda ve 3.600 gün prim ödenmesi koşuluyla tazminatın yarısının alınabilmesi öngörülüyor. Aynca 5 yıl süreyle işsiz kalınırsa bu süre içinde kendi adına herhangi bir prim kesintisi yapılmazsa tazminat alınabilecek.

Böyle bir uygulamada işten çıkarmalar artacak, kıdem tazminatının işten çıkarmayı zorlayıcı rolü önemsiz hale gelecek. Çalışma koşulları daha da ağırlaşacak.

Bir de işçileri kandırmak açısından “bir ay çalışsanız dahi kıdem tazminatından yararlanacaksınız” şeklinde aldatmacalar var. işçi bir ay çalıştı, daha sonra işsiz kaldı, işverenler de rahatlıkla işçi çıkartabilecekleri için 15 yıllık süre ve 3.600 gün prim ödeme şartı nasıl doldurulacak?

AKP’nin diğer bir propagandası da kıdem tazminatından işçilerin ancak yüzde 8’inin yararlanması. Yüzde 92’nin hakkı gasp ediliyorsa, yine bunun sorumlusu yasayı uygulamayan, yaptırım getirmeyen siyasal iktidar. Ancak sendikalar burada yüzde 92’nin, yani tüm işçi sınıfının sözcüsü olduğunu eylemleriyle ortaya koymak, ispatlamak durumundadırlar. Çünkü kıdem tazminatı gerçekten sendikalı, sendikasız milyonlarca emekçiyi ilgilendiren bir konudur.

AKP iktidarı, sosyal güvenlikle ilgili 5510 sayılı yasayı çıkarken “Mevcut işçiler bundan muaf, yasa 2008 sonrası yeni işe girenleri ilgilendiriyor” diyerek emekçileri bölmek ve oyuna getirmek istedi. Oysa yasa, emekli aylığı oranı, refah payı, yıpranma hakkı, sağlıkta katkı bedeli gibi konularda tüm işçileri ilgilendiriyordu. Fakat sendikalar gerekli mücadeleyi veremediler.

Kıdem tazminatı ile ilgili taslakta, geçmiş döneme ait hakkın ne olacağı belirsiz. Taslak diyor ki, işçi isterse geçmiş döneme ait kıdem birikimlerini fona devredebilir. Ancak işveren bu parayı fona yatırmazsa ne olacak? Yine işçi eski kıdem tazminatını alabilmek için işverenin onayı gerekiyor. Onaylamazsa ne olacak? Yani “kazanılmış hak” kavramının akıbeti meçhul…

Prof. Dr. Alpaslan Işıklı hocamızın şöyle bir tespiti var: Batı ülkelerinde önce bedel ödeniyor, sonra hak alınıyor. Türkiye’de ise önce hakkı veriyorlar, bedeli ödemek sonraya kalıyor.

Ülkemizin en büyük işçi konfederasyonu Türk-lş’in kıdem tazminatı hakkına dokunulması halinde “genel greve gidileceğine” ilişkin genel kurul kararı var. Türk-lş’e bağlı sendikaların İstanbul’daki şube başkanlarının çoğu bu karann uygulanması konusunda yönetime güven duymuyor.

Yasanın önümüzdeki dönem Meclise gelmesi büyük bir olasılık. Peki sendikalar ne yapıyorlar? İşçi tabanı bilgilendiriliyor mu, bilinçlendiriliyor mu, mücadeleye hazırlanıyor mu? Sendikacılardan yanıt bekliyoruz.

Kaynak: Yurt Gazetesi – Atilla ÖZSEVER  03 Ağustos 2012

İlgini çekebilecek diğer içerikler

0 yorumlar