Soma’da bir emekçi tarafından Emek.org.tr’ye gönderilen mektubu daha önce teknik aksaklıklar nedeniyle yayınlayamamıştık. Özür dileyerek, önemli bulduğumuz mektubu şimdi yayınlıyoruz.
Soma, Soma
Maden göçüğü ile birlikte devletin darbesini de yaşadı Soma’lılar… Devlet resmen darbe yapmış, olağanüstü hal ilan etmişti. Belliydi… Saklanan bir şeyler olduğu, bunun da açığa çıkmasından korktular. Ama başarılı olamadılar. Abluka altına alınan şehrime, kimlik kontrollerinden geçerek girmek bana acı ve öfkeden başka hiçbir şey hissettirmedi.
Korkulan neydi? Neden bu olağanüstü hal?
Sakladıkları ölülerimizin ortaya çıkmasıydı tabi ki…
Bakan, ilk ölen 17 işçi olarak açıklama yaparken bile, sayının 150 olduğunu ve her saniye arttığını biz Soma’lılar çok iyi biliyoruz. Her ne kadar 301 sayısını kabul etmesek de, sayıya odaklanmadan katliamın sorumlularını istiyoruz .
Soma’ya nüfusuna yakın polis yığan devlet, insanları acılı gününde kimlik kontrolüne tabi tutup “ sen Soma’lı değilsin. Neden geldin?” sorusunu sorduruyor… Bizler insan olduğumuz için, canlı canlı katliam şahidi olduğumuz için buradayız.
Sayın başbakan sözde taziyeye geliyor. Seçim propagandası yapıyor. Halk tepki verdiği için halka saldırıyor ve saldırtıyor. Küçücük Soma’ya binlerce polis ve TOMA getiriyor.
İşte, korku insana neler yaptırıyor, görüyoruz.
O insanlar açtı, borçluydu, babaydı, sevgiliydi, oğuldu… İşte bu yüzdendir yerin altına giriş…
Ceplerinde üç kuruş olsun, evine destek olsun diye, ama olmadı; yapamadılar, yaptırmadılar… Geriye çok büyük bir enkaz bırakarak gittiler.
Eşler, analar, çocuklar boynu bükük kaldı. Gözyaşları sel odu, ama fayda etmedi, geri getirmedi oğulu …
Devletin çok iyi organize olduğunu görüyoruz. Soma’ya yardım için en çok gönderilen polis ve imamdı.
Tamam, iyi hoş da bu imamların alevi köylerinde işi neydi? Taziyeye bile gelmeyen devlet niye imam gönderdi? Hala çözemedik.
Tek geliri maden olup da artık onun gelir olmayacağını bilen insanlar var ya da yardım diye yalvaranlar.
Bir kaç köyü dolanma fırsatım ve insanlarla sohbet etme imkanım oldu. Bir teyze bizim ufacık yardımımız için bile, “istemiyorum, ihtiyacı olana götürün. Benim ocağım söndü artık.” dedi ve inanılmaz etkilenip gözyaşlarımı tutamadım. İşte bu insanlar bu kadar çok onur ve gurur sahibiydi.
Başka bir köye gidiyorum. Amca, bizi “tazminat” cümlesiyle karşılıyor. Tüylerim diken diken oldu. Çünkü ölen onun oğluydu ve henüz 23 yaşındaydı. Doğru, çok kötü evde yaşıyorlar, belki açlar, ama bu davranış onursuzca sanki “iyi ki…” diyor amca ve utanıyorum. Çaresizlik insana acısını bile yaşatmıyor. Yarın için kaygısı başlıyor, “simdi ne olacak? Geride kalanlara kim ekmek getirecek, o çocuklara kim bisiklet alacak?”
Vicdan sahibi olan tüm insanlar yardıma koştu. Elinden geldiğince sadece Türkiye değil, dünya yasa girdi. Duyunca kimi bir paket makarnayla kimi bir koli makarnayla yürüdü Soma’ya. Önemli olan elindeki olan değil, yüreğindeki vicdanıydı.
Ama gozden kaçırılan birşey var. Halk ayaklandı yardım topluyor da, bu yardımlar ne oluyor acaba? Biliyorsunuz biz daha önce Van felaketi yaşadık ve bizler Van için poşetlerle değil, kamyonlarla tırlarla yardıma koştuk fakat Van’da insanlar hala konteynırlarda ve çadırlarda yaşıyorlar.
Bu yardımlar ne oldu? Ben söyleyeyim mi?
İnsanların duyguları iktidarın seçim çalışmaları için heba oldu. Şimdi aynı şey Soma için milyonlarca yardım toplandı. Şimdiden Soma’yı yıkıp yeniden inşa edecek paradan söz ediyorum. Ama atlanıyor. Kurban sadece Soma değil, İzmir’in Kınık ilçesi, Balıkesir’in Savaştepe ilçesi, Kütahya Tavşanlı, Zonguldak… Çok sayıda insanını kaybetti. Ama buralar görünmedi. Devlet uygun gördüğü kadar Manisa Büyük şehire destek sunacak ya diğer ilçeler… Şimdi anlıyorum. İnsanlar kaygılanmakta haklılar, ama daha çok erken önce acın yatışsın… O yüzden tüm insanlara çağrımdır. Kendi elinizle yardımlarını elinizle iletin, aracı koymayın. Çünkü o aracılar muhtaca değil, oya taşımacılık yapıyorlar.
O insanlar her ne kadar dünyanın en ağır işinde çalışıyor olsalar da, sadece bir göz evin içinde yaşıyorlar.
Destek olup birlikte kalkındırabiliriz, ama devletle işbirliği yapamayız. Çünkü gerici hükümet ırk ayrımı yapıyor ve orada bulunan alevi köylerine taziye bile iletmiyor.
Sadece Kızılay çalışıyor. Köylere Lokma kamyonları koymuş aralıksız çalışıyorlar.
Yiğidi öldür hakkını yeme, ama o insanlar oradan almıyor. Evlerinin önüne ateş yakmış lokma döküp yemek yapıyorlar. Acısını paylaşan insanları sofralarında ağırlıyorlar. Bu insanlar için ne yapsak azdır. 6 Haziran2014
Soma’dan bir emekçi
Emek.org.tr