Direniş Hareketi, yeni eylemlerle ve halk toplantılarıyla devam ediyor!

Her yerde direniş coşkusu ve demokrasi kültürü yaşanıyor! Direniş hareketi, demokratik bilinç ve kültürüyle birlikte örgütlenmesini de forumlarda üretiyor. İstanbul ‘da Gezi parkına yapılan son saldırı ve özellikle Taksim Meydanı ve İstiklal caddesinin direnişe ve gösterilere polis zoruyla kapatılmasının üzerinden bir-iki gün geçti. Direnişçiler, polis işgal alanlarında ve bunun dışında bulunan caddelerde, meydan ve parklarda […]

Her yerde direniş coşkusu ve demokrasi kültürü yaşanıyor!

Direniş hareketi, demokratik bilinç ve kültürüyle birlikte örgütlenmesini de forumlarda üretiyor.

İstanbul ‘da Gezi parkına yapılan son saldırı ve özellikle Taksim Meydanı ve İstiklal caddesinin direnişe ve gösterilere polis zoruyla kapatılmasının üzerinden bir-iki gün geçti. Direnişçiler, polis işgal alanlarında ve bunun dışında bulunan caddelerde, meydan ve parklarda direnişe devam ediyor.

Şimdi direniş kendi örgütlenmesini güçlendiriyor. Direniş hareketi, Halk Meclislerini üretiyor.

Taksim meydanında başlatılan “duran adam” eylemiyle direnişimiz zenginleşti. Sürekli kılınan tencereli-tavalı protesto gösterileri yanı sıra, mahallelerde yerel direniş üsleri olarak ortaya çıktı.

İstanbul’da parklarda yeni bir yaşam tarzı ve kültürü yeşeriyor. Birkaç ilçede gerçekleşen park toplantıları, birkaç güne kadar İstanbul’un birçok ilçe meydanına veya parkına yayılıp yerleşerek buraları direniş üssüne çevirecek…

Ve direnişimiz enternasyonal destek güçleriyle de buluşuyor.

Parklarda gerçekleşen halk direniş toplantılarında ne yapılıyor, ne yaşanıyor?

Maçka Demokrasi parkı ve Beşiktaş Abbasağa parkında toplantılarda yer aldık. Bu toplantılarda edindiğimiz gözlemleri ve bizde oluşan düşünceleri aktarmak istiyoruz.

Toplantıda ayrıcalık yok, herkesin söz hakkı var. Kısa ve özlü konuşmak, uyarılara dikkat etmek kurallardan biri. Konuşanlara saygı ve tahammül etmek insani bir davranış olarak zaten geçerli… Çevre, ses vb gürültüden rahatsız olmasın diye neredeyse ses cihazı ve megafonlar fısıltıyla konuşularak kullanılıyor. Saat 21.00 toplantıların başlama saati… Maçka Parkında yaklaşık 1.000 kişilik bir sirkülasyon oldu sözü abartı sayılamaz. Beşiktaş parkında ise 5.000 kişilik topluluğuyla güçlü katılım olduğu söyleniyor. Diğer parklarda da katılımın güçlü olduğunu duyuyoruz. Biz tartışma konuları ve heyecandan sayı noktasına çok takılmıyoruz.

Karar alma olayı ise çok basit, ihtiyaç belirtiliyor, öneriler geliyor, eller kalkıyor ve çoğunluk olması yeterli, temsili değil ve doğrudan… Yani kısacası burada söz, karar ve yetki halkta…

Artık kitlesel olarak parklarda toplanıyor ve direnişimizi değişik boyutlarıyla tartışıyoruz. Daha önemlisi ise direnişin bundan sonrasını örgütlüyor olmamızdır.

Tartışması yapılan ve sorgulanan aslında bütünüyle ezilenlerin durumları ve ülke sorunlarıdır.

Bu tartışmalar ve ortaklaşa atılan adımlar, direnişin yeni bir tarzda yürütülmesi anlamı da taşıyor. Yani direniş kitlesini oluşturanlar, yerellerinde politika yapıyor. Politikanın nasıl yapılacağını, direnişin hangi araç ve donanımlarla, hangi taleplerle ve ne tür ilişkiler hukukuyla veya organlarıyla yürütüleceğine ilişkin kafa yoruluyor, eleştiriler ve öneriler yapılıyor. Acil konularda da açık el kaldırma yöntemiyle gönüllülüğe dayalı görev alma usulüyle düzenlemelere gidiliyor.

Bunun adı siyaset sosyolojisinde “doğrudan demokrasi” olabilir. Üyelerin aracı, vekil, temsilci vb kullanmadan kendisini ifade etmesi ve oy kullanarak karara katılması saf devrimci demokratik bir yönelim olarak kendisini göstermektedir.

Sürecinde karmaşık toplumsal ilişki gerçekliğimiz, direniş halkının kendi demokratik organ ve kurumsallıklarla burjuva-demokratik veya sosyalist-demokratik uygulamalardan birini tercih ederek ilerleyeceğini de şimdiden öngörebiliriz. Sisteme entegre olduğu ölçüde ilerici devrimci ve demokratik özelliğinden, sisteme ve AKP’ye başkaldırışından da söz edilemez hale geleceği açıktır. Açık olan diğer bir şey de sosyalizm kültürüyle devrimci ve demokratik ilişkileri yaratabilirsek; direnişimiz, kendi özgün çerçeveleriyle toplumsal yenilenme ve aydınlanmasını yaratacak, demokratiklik hegemonyası güçlendirilebilecektir.

Aklımıza gelen önemli bir olguyu burada ifade etmeliyiz. Bu noktada direngen olan ve aynı zamanda entelektüel özellikleri nedeniyle; devrimci sosyalist unsurlar, eleştiri alan kültür ve örgütlenme vb. alanlarındaki zaaf ve hantallıklarından sıyrılarak bu direnişin gelişmesine önemli katkılar sunabilecek birikime sahiptir ve bu durum iyi değerlendirilmelidir.

İçeriklerinin ne kadar bilimsel olduğu ya da doğru ve yanlış özellikleri vb gibi kategorileştirmeler elbette yapılabilir. Ancak henüz bu noktada bir yargılama ve tasnife çok gerek yok gibi de geliyor. Bizzat direniş kitlesinin, yani kapitalist toplumsal sisteminin sıkıntılara soktuğu, baskı ve zulüm gören yoksullar ve emekçi kent halkının; yeni bir toplumsal hareket dalgası yaratırken rejimin yıllarca enjekte ettiği kapitalist bilincini ve kültürünü de önemli ölçüde reddederek, demokrasi yönünde kendisini yenilediğini görmekte yarar var. Başlangıç için bu iyi bir zemindir.

AKP’ye ve sömürü ve baskı düzenine karşı gerçekleştirdikleri “tepki kardeşliği” nin sonucu oluşan bu direnişte, insanların birbiriyle tartıştığı ve bu tartışmalarda inanılmaz derecede tahammül göstererek sergilediği “olgun tartışma, eleştirme ve değiştirmeye yönelme kültürü” üretmeye başladığını ilk elden gözlemlemek mümkün.

Bu demokratik ilişkilerin bir hiyerarşi olmadan ilk adımda yaşanan “doğruda demokrasi” biçimi olarak ifade edilebilir.  Direniş, kent halkını devrimcileştiriyor. Toplumsal ilişkilerinde şimdi olmasa da, kendi aralarında demokratik ilişkilere yönlendiriyor. Yani biat edenler ve kölelik bilinciyle korkarak yaşayan kent ezilenleri, bizzat yarattıkları “kendiliğinden – determinize” direniş hareketiyle özgürleşmede önemli adımlar atıyor ve yaşıyor.

Devrimci bir toplumsal süreç gelişmesi yaşamaktayız. Direniş kendi ölçeğinde bilincini ve yönetsel organlarını ve mekanlarını da üreterek ilerliyor.

Her tarihi kesitte kullanılan “meydan ve park” mekanları, direnişimizde de vazgeçilmez direniş eylemi, toplantı ve tartışma mekanları olarak işlevi görüyor. Kalıcı kapalı mekânlara geçmek için bizzat iktidarın ve devlet yapısının direnişçilerin eline geçmesi gerekir. O zaman konferans salonları, meclis genel kurul salonları vb vb. ihtiyacı ortaya çıkar zaten…

Toplantı mekanı “meydan veya yeşil park yeri” olunca bilinen iletişim araç-gereç donanımları da buna göre kullanımda oluyor. Direniş, internet iletişimini kurmaya başladı bile. Toplantılarda yapılan tartışmalarda internet iletişimi araçları ve bağlantıları başlatıldı. Hatta profesyonel anket yapılması önerisi de, kitle nabzının daha iyi ölçülmesi ve taleplerin belirlenmesi açısından önemsenerek önerildi.

Toplantılar kendi içerisinde “inisiyatif oluşumları”, çalışma grupları, iş birimleri vb organları ihtiyacını da dillendiriyor. Buna uygun işbölümleri de ardından üretilmesi olasıdır.

Örneğin Beşiktaş Abbasağa Park toplantısında ses cihazı alımı için muhasebeci birimi ve para toplanması, işleyişi ve katılımın bütün izahatlarını içinde barındırıyor. “Aramızda kim muhasebeci?” Sorusuna yanıt verenler o işi üstleniyor. Elbette icraatın sonucunda hesap verilmesi de doğal işleyiştendir…

Dolayısıyla yerel park toplantıları, bir meclis işleviyle direniş iradesi üretmektedir. “Taksim Dayanışma” oluşumu birçok örgüt, kurum ve bireyin ortaklaşa ürettiği birlikteliktir. Dayanışma, meclislerin icra organı olmaya devam edecektir. Şimdiye kadar yaşanan doğrular ve yanlışlar da bize bu konuda uyaranlar olarak yol gösterecektir. Bunların lokal durumdan çıkarak kent meclisi ve ülkesel direniş meclisi haline evrilmesi ise, sürecin dinamiğine ve çalışmalara bağlı olacaktır.

Direniş mekanlarının, toplantı ve meclislerin tüm özellikleri; kent ezilenlerinin devrimci, demokratik, anti-kapitalist ve AKP karşıtı bir çerçevede sayılabilecek, ilerici bilincini ve kültürünü işaret ediyor. Dini motiflerle ilgisizliği özel bir öneme sahiptir. Ancak Aleviler karşısında AKP ve sistemin baskıcı ayrımcı tutumuna da karşı tavır alış bilinci söz konusudur. Kürt demokratik sorunu karşısında şovenist ve milliyetçilikten uzak sözlerin ifade edilmesi, Kürdistan sorunu karşısında demokratik tutum gerekliliği ifadelerinin geçmesi; demokratik çerçevenin derinliğini göstermektedir. Kadınların söz hakkına dahi eşitlikçi hatta pozitif ayrımcı noktadan yaklaşmalar da direniş topluluğunun bilinç ve kültürel yapısındaki olumluluğa işaret ediyor.

Park toplantılarının alkol kullanımına yönelik “uyarıcı” yaklaşımları da önemlidir. “Çok alkol kaçmayı engeller” espirisi; direnişte uyanık direnişçi profilinin ön planda tutulduğunu ve insan ilişkilerine zarar vermesi anlamıyla da kültürel bir değerin varlığını işaret ediyor.

Belirtmek gerekir ki direnişin siyasal talepleri tartışmaların başında gelmektedir. Direniş hareketinin, bazı talepleri kazanımlara çevirmesi özellikle önemsenen yönüdür. Tartışmalarda itirazsız kabul edilen eğilim oldu. Örneğin “seçim barajının kaldırılması”, “Kürt sorununda barışçıl sürece destek verilerek, AKP’nin bu süreci yönetmemesi gerektiği” gibi temel gündem maddeleri hakkında ifade edilen yaklaşımın, Beşiktaş Abbasağa parkı toplantısında olumlanmasının altını çizmemiz gerekiyor.

Benzeri yaklaşımlar ve duyarlılıklar Maçka Park toplantısında da dile getirildi.

Gezi ile başlayan ve ülkede yayılan direniş hareketi, enternasyonal dayanışma güçlerine de ulaşıyor. Bu da gerçekten önemli bir noktadır. Avrupa’daki Alevi örgütleri bu kapsamda Gezi direnişini destekleyen ve AKP yi eleştiren eylemlilikleri Birleşmiş Milletler binası önünde gerçekleştireceği biliniyor. Uluslararası düzlemde taşımacılık sektöründe etkin olan ITF ve İTUC gibi sendikal birliklerin, “Diren gezi” sloganıyla kampanya başlatacağı da duyuruldu. Yani uluslararası emek örgütleri, direnişin sendikal hak ve özgürlüklerle ilişkisine vurgu yaparak; AKP’nin yasakçı uygulamalarının ve polis şiddetinin son bulması, sorumluların yargılanması ve biber gazı kullanımına son verilmesi talepleriyle, elçilikler ve konsolosluklar önünde AKP hükümetinin ve AB birliğinin uyarılması eylemleri, önümüzdeki günlerde başlatılıyor.

İstanbul’da park toplantılarının giderek artacağı ve etkinleşeceği beklentisi kuvvetlidir. Direniş kendi örgütlenmesini, bilinç ve kültürünü, sosyo-ekonomik, kültürel, ekolojik ve siyasal taleplerini tartışarak üretiyor.

Devrimci sosyalist unsurlar, söylem ve dinamik varlıklarıyla bu yapılanmalar içerisinde yer alıyor ve önemli işlev görüyor. Ancak daha güçlü katılım ve katkılarla; bilinç-kültür ve eylemin devrimci sosyalist anlayışlarla örülmesi; kent ezilenlerinin, emekçilerinin insanca yaşam ve toplumsal kurtuluş mücadelesinde önemli yer tutması açılarından önemli ve gereklidir.

Direniş kendi örgütlerini üretiyor. Taksim Dayanışmasını aşan halk meclisleri tarzı da direnişin meyvesidir.

Bu daha başlangıç, mücadeleye devam!

Emek.org.tr

İlgini çekebilecek diğer içerikler