Anadiller üzerindeki anti-demokratik baskılara son!

Anadolu Arap Birliği Başkanı Mehmet Ali Aslan “ARAPÇA KALBİMİZİN VE RUHUMUZUN DİLİDİR” 18 Aralık Dünya Arapça Günü dolayısıyla Anadolu Arap Birliği Başkanı Mehmet Ali Aslan’ın yaptığı konuşma metnini yayınlıyoruz. “18 Aralık Dünya Arapça Günü. 8 Ekim 2012’de UNESCO tarafından Dünya Arapça Günü (El Yewmul Alemi lil Luğatil Arabiyye) ilan edilmiştir. Arapça 18 Aralık 1973 tarihinde […]

Anadolu Arap Birliği Başkanı Mehmet Ali Aslan
“ARAPÇA KALBİMİZİN VE RUHUMUZUN DİLİDİR”

anadil

18 Aralık Dünya Arapça Günü dolayısıyla Anadolu Arap Birliği Başkanı Mehmet Ali Aslan’ın yaptığı konuşma metnini yayınlıyoruz.

“18 Aralık Dünya Arapça Günü. 8 Ekim 2012’de UNESCO tarafından Dünya Arapça Günü (El Yewmul Alemi lil Luğatil Arabiyye) ilan edilmiştir. Arapça 18 Aralık 1973 tarihinde BM’in altıncı resmi dili kabul edilmiştir. 500 milyon civarında insanın anadili olan Arapça’yı dünyada yaklaşık bir milyar insan konuşmaktadır. Arapça bir milyon ikiyüz elli bin kelime hazinesi ile dünyanın en zengin dilidir.

Büyük bir kelime hazinesine sahip bir dil olan Arapça’yı bugün Türkiye’deki Arapların çoğu sadece üç bin-beş bin kelime düzeyinde konuşabilmektedir. Gözlemlediğim kadar ile Arapça konuşan, gençliğin ekseriyeti de, her konuşmasında Türkçe kelime katıp Arapça konuşmaya çalışmaktadır. Böyle giderse, çok değil bir nesil sonra, Anadolu’da ne Arap diye bir halk, ne de Arapça diye bir dil kalmayacaktır. Çünkü yer yer kırsal kesim dahil neredeyse bütün Türkiye Arapları yeni doğan çocukları ile Türkçe konuşmaktadırlar. Anadilini öğrenmeden büyüyen bir çocuk, eğitim sürecinde ve evlendiğinde o da çocukları ile Türkçe konuşacağından dünyanın en zengin dili olan Arapça’nın Türkiye ayağı zamanla ve büyük ölçüde unutulmaya başlayacaktır. Atalarımızdan ve peygamberlerden bizlere kutsal miras olarak bırakılan bu anadil hazinesi kamu otoritesini kullanan merciler tarafından zaman kaybedilmeksizin yasal ve pozitif güvenceye alınmalıdır. Nihayet dil sorunu anadil serbestisi ve anadilin eğitim başta olmak üzere kamusal hayatta kullanımının güvence altına alınması durumunda geleceğe aktarılabilir. Bununla birlikte Türkiye’deki bütün Arapça lehçeleri ihtiva edecek Arap gelenek ve göreneklerine uygun “Anadolu Arapları” televizyon kanalı ve radyo istasyonları kurulmalıdır. Arap yerleşim yerlerinin tek tipleştirmeci devlet uygulamalarının izlerini barındıran isimlerinin bir an önce eski/ asıl adlarıyla değiştirilmesi gerekmektedir. Genel seçimler sonucu oluşturulan TBMM’de ülkedeki etnik mozaiği temsil edecek bir formülasyonla seçim mevzuatı değiştirilmeli ve kota uygulamasına geçilmelidir. A’dan Z’ye eğitim dili Arapça olan okullar açılmalıdır. Yine Arap yerleşim birimlerinde arkeolojik, filolojik, antropolojik çalışmalar yapılması, Arap köy ve şehirlerinde koruma, sit alanı ve restorasyon çalışmaları kültürel boyutta gelecek kuşaklara aktarımı kolaylaştıracaktır.

Kamu kaynaklarının yukarıda izah edilmeye çalışılan şekilde kültürel çoğulculuğu koruyucu, Arap dili ve kültürü üzerindeki baskıyı kaldıracak şekilde yeniden dağıtılmasının sağlanması resmi düzeyde olmakla birlikte sivil alanda halkın kendi dili ve kültürünü güçlü şekilde kullanmasına katkı sunacaktır. Bununla birlikte insanların sivil/özel hayatlarında, evlerinde, çocuklarıyla Arapça iletişim kurmaları, çocuklarıyla vakit geçirirken anadillerini tercih etmeleri, yazıp çizerken, Arap dili ve kültürünü tercih etmeleri önemlidir. Arapça düşünüp, Arapça rüya görmek bile anadilimizin atalarımızdan, peygamberlerin bizlere bırakılan mirası geleceğe aktarma noktasında güçlü bir nirengi yaratacaktır. Unutmayalım ki, anadilmiz Arapça ilahi bir geleneğin yansıması olan vahiyin dilidir ve bu anlamda inancımızın da temel referansları arasında yer almaktadır.

Türkiye’de beş milyonun üzerinde Arap soydaşımız olup çoğunun Anadolu’daki kökeni milattan öncesine dayanmaktadır. Buna Kürtleşmiş Seyyidleri ve Ehli Beyt Alevileri ve Seyyid Türkleri de katarsak hiç şüphesiz rakam daha da artacaktır. Anadolu’nun en eski halklarından olan Araplar, yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile beraber ciddi bir baskı ve asimilasyona ve envai çeşit zulümlere maruz kalmışlardır. O denli horlandılar ki sürekli olarak ilk ihanet edenler olarak ders kitaplarında ve zihinlerde yer aldılar. Yıllar yılı faşist iktidarların ideolojik endoktrinasyonu ile uyuşanlar, hayvanlarına/ köpeklerine Arap ismini verdiler. İşin acı tarafı hala Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde Arap için fellah ve zenci tanımı kullanılmaktadır. Başbakan kendisi Arapların damadı olduğu halde Arap dili ve kültürü için en ufak bir iyileştirmeye katkı sunacak düzenlemeye yanaşmamıştır. Bütün devlet erkanı Türkçe olimpiyatlarında boy gösterip mesajlar yayınladıkları halde, hiçbir yetkili Dünya Arapça Günü dolayısı ile mesaj yayınlamamaktadır. Dünyanın farklı bölgelerinde yer alan Arap krallıkları, cumhuriyetleri ve Arap işadamları da ne yanı başlarındaki Araplara, ne de dünyanın dört bir yanına dağılmış ola Arap soydaşlarına sahip çıkma feraseti göstermemektedir.

Türkiye’de Kürtlerden sonra belki de en çok sistemin baskıcı ve zulümkar asimilasyonundan etkilenen; sindirilen ve bunu içselleştiren Arap halkıdır. Oysaki Arapların hem eski medeniyetlerden hem de vahiy geleneğinden gelen çok ama çok güçlü bir kültür ve medeniyet birikimleri vardır. Türkiye’de ciddi bir nüfusu olan Araplar; Mardin, Muş, Şanlıurfa, Hatay, Antep, Kilis, Malatya, Adana, Mersin gibi birçok şehir, ilçe ve köyde yerli halk olarak varlıklarını büyük bir asimilasyona rağmen sürdürmektedirler.

Yeni Türkiye Cumhuriyeti kurulurken; Türkler, Kürtler ve Çerkesler ile birlikte 4 ana kurucu unsurdan biri olan Arapların da akıbeti Türkiye’deki diğer halklar gibi olmuştur. Her dönem Meclis’te birçok Arap bakan ve Arap milletvekili olduğu halde hiçbiri Arap kimliğini dillendirmemekte ve Arapların sorun ve taleplerini dile getirmemektedir. Maalesef Arap şeçilmişler ya Türk ırkçılığı yapmakta ya da temsil ettiği siyasi partinin amigoluğunu yapmaktadırlar. Araplar ve diğer halklar Kürtler kadar direnmediğinden ve örgütlü bir yapıya bürünemediklerinden dolayı hızla kültürel ve dilsel değerlerini yitirmektedirler.

Geçtiğimiz günlerde Midyat’ta benim de aralarında bulunduğum 6 dernek, yaklaşık 20 kişilik grup ile beraber Dünya Arapça Günü dolayısı ile Midyat’a bağlı Habsınas köyünde Mıhallemi Derneği önünde açıklama yaptık. Bu açıklama; Türkiye’de Araplar ile ilgili bir gün dolayısı ile toplanıp, Araplara ilişkin hak ve talepleri dillendirmesi açısından oldukça önemliydi. İlk olarak Türkiye’deki Araplar “Biz de varız, biz de gaspedilen haklarımızı geri istiyoruz” diyorlardı. Bu gelişme hiç şüphesiz Türkiye’deki Araplar için bir milattır, bir dönüm noktasıdır. Birçok Arap ülkesinin dahi varlığından bihaber oldukları Dünya Arapça Günü’nü, bunca baskı ve asimilasyona rağmen Türkiye’deki Araplar kutlayıp, önemine dikkat çekiyorsa, Anadolu Araplarını ve Türkiye’yi çok daha güzel günler bekliyor demektir.

Nasıl ki Allah bir zamanlar Zerdüşt vasıtası ile insanlara Kürtçe hitap etmişse ve nasıl ki yine Allah bir dönem Musa peygamber vasıtası ile insanlar ile İbranice konuşmuş ise ve yine nasıl ki Allah bir dönem İsa peygamber vasıtası ile insanlara Aramice/Süryanice hitap etmişse, Allah’ın insanlarla Hz. Muhammed (sav) peygamber vasıtası ile yeryüzündeki son konuşması Arapça olmuştur. Kutsal Kitabımız Kur’anı Kerim’de de bütün ırklara ve dillere kendi içlerinden peygamber gönderildiği belirtilmektedir. Dolayısı ile farklı zamanlarda ve farklı coğrafyalarda Allah insanlıkla bütün dilleri konuşmuştur. Allah’ın fıtri olarak bütün farklı halklara genetik olarak kodladığı anadil programı, hiçbir otorite tarafından bastırılamaz, gaspedilemez. Doğuştan hatta doğumdan önce bize verilen bu hakkı kullanmak ve özgürleştirmek boynumuzun borcudur.

Bütün bu referanslardan ve hakkımız olanı talep etmekten dolayı Arap halkı dahil olmak üzere dünyada baskılanan halkların anadillerini özgürce konuşmaları ve hayatın her alanında dillerini yaşayacakları bir geleceği beraberce inşa etmek dileği ile…

Unutmayalım ki; “Dilimiz kimliğimizdir, dilimiz kalbimizdir, dilimiz ruhumuzdur, dilimiz namusumuzdur, dilimiz kültürümüzdür, dilimiz hazinemizdir”. “
23.12.2013 Özgür Gündem’den alınmıştır.

 

İlgini çekebilecek diğer içerikler