AKP hükümeti ve THY yönetimi hukuku yok sayıyor!

THY direnişi ve grevi devam ediyor.  Çalışma yaşamında hukuk ve adalet her geçen gün biraz daha yok ediliyor. İşçilere örgütsüzlük, yoksulluk ve hak kayıpları dayatılıyor. Artık kölelik koşullarında çalışıyor ve yaşıyoruz. AKP hükümetleri döneminde işçi sınıfı ve sendikalar, insanca yaşam ve çalışma koşulları açılarından çok geriletildi. Çalışma yaşamı hakları ve kazanımları da çok önemli direnişle […]

THY direnişi ve grevi devam ediyor. 

Çalışma yaşamında hukuk ve adalet her geçen gün biraz daha yok ediliyor. İşçilere örgütsüzlük, yoksulluk ve hak kayıpları dayatılıyor. Artık kölelik koşullarında çalışıyor ve yaşıyoruz.

AKP hükümetleri döneminde işçi sınıfı ve sendikalar, insanca yaşam ve çalışma koşulları açılarından çok geriletildi. Çalışma yaşamı hakları ve kazanımları da çok önemli direnişle karşılaşmadan birer birer yok ediliyor.

Hızını alamayan AKP hükümeti, kanun ve hukuk tanımaz davranışlarını büyük bir pişkinlikle devam ettiriyor.

Grev kırıcılığında açıkça THY yönetiminin yanında yer alan AKP hükümeti, havacılık işkolunda yeni işkolu düzenlemesi kararıyla gündem oluşturdu.

Kendi yazdığı yasa ve yönetmeliği, aynı zamanda da yakın zamanda oluşturulmuş bir Yargıtay kararını da hiçe sayan AKP hükümeti, hukuksuzluk ve adaletsizlik örneklerine yenisini eklemiş oldu.

Haziran ayı son günlerinde grev ve hava limanı bağlantılı iki olay yaşandı:

Hava-İş, 29 Mayıs öncesi büyük bir uyarı eylemi yaptı.
Hava-İş, 29 Mayıs öncesi büyük bir uyarı eylemi yaptı.

İstanbul 1. İş Mahkemesi bilirkişi raporuna göre, THY yönetiminin grev kırıcılığı yaparak iş hukukunu çiğnediği resmen tespit etti. Bu durum başından beri AKP hükümeti ve yargı organları tarafından sadece seyredildi.

THY-TEKNİK AŞ diye bilinen uçak bakım ve revizyon hizmetleri üreten işletmelerde işkolunun havacılık işkolu değil metal işkolunda olduğu kararını resmi gazetede yayınladı. Bunun anlamı Hava-İş sendikasının varlığına kastetmek, yandaş sarı sendikalara yer açmaktır. Tabi başarabilirlerse…

15 Mayıs günü polis işgaline rağmen işçiler grevde
15 Mayıs günü polis işgaline rağmen işçiler grevde

Havacılık işkolunda direniş ve grev devam ediyor.

Emek kamuoyunda, toplumda ve uluslararası kamuoyunda yakından izlenen THY emekçilerinin direniş ve mücadelesi, hükümetin ve sermaye güçlerinin müdahaleleriyle yeni aşamaları yaşamaktadır. Bu aynı zamanda yeni sorunlar ve yeni mücadele konuları anlamındadır.

 

Havacılık iş kolunda, THY de ve sendikada neler olmuştu?

Havacılık iş kolunda, THY’de ve sendikada neler olmuştu? Ulusal ve uluslararası ölçeklerde emek dünyasının tavırları nasıldı vb. bunları ana başlıklarıyla kısaca anımsayalım.

AKP hükümeti 2012 yılı Mayıs ayında havacılık işkolunda grev yasağı getirmek istemişti.

Sendikasız ve örgütsüz bir alan hedefliyorlardı… Hakları gasp edilmiş ve köleleştirilmiş emekçilerin çalıştırılmak istendiği, uçuş güvenliğinin kar hırsına kurban edilmek istendiği hava limanları amaçlanıyordu.

AKP hükümeti ve THY yönetimi, bir taşla çok sayıda kuş avlayacağını umuyordu. Hava-İş sendikasının uyarılarına ve eylemlerine rağmen, havacılık sektörüne grev yasağı getiren kanun TBMM’inden geçirilmişti.

Hava-İş Sendikasının direniş hamlesi ve 305 direnişiyle ünlenen mücadele, AKP hükümetine geri adım attırarak grev yasağı kanununu geri çektirdi.

Vurgulamak gerekiyor. Bu mücadelede Türkiye emek güçlerinin ve uluslar arası emek örgütlerinin dayanışması ileri düzeyde gerçekleştirildi.

Direnişe neden olan yasa geri çekildi, ancak AKP nin ve THY yönetiminin işçi sınıfı düşmanı yaklaşımı ve kindar tutumu sürdürülerek işçiler işlerine geri döndürülmedi.

AKP hükümeti ve THY yönetimi, grev kırıcılığında ısrar ediyor!

29 Mayıs'ta 'grev yasağına karşı çıkan' 305 işçi işten çıkarıldı. İşçilerin mücadelesi sonucu grev yasağı kalksa da işe geri dönüş mücadelesi devam ediyor.
29 Mayıs’ta ‘grev yasağına karşı çıkan’ 305 işçi işten çıkarıldı. İşçilerin mücadelesi sonucu grev yasağı kalksa da işe geri dönüş mücadelesi devam ediyor.

THY Toplu İş Sözleşmesi sürecinde düşmanca tavır ilk raundlarda kendisini gösterdi. 305 işçinin gerekçesi ortadan kalkmasına rağmen geri alınmaması tavrı ısrarla devam ettirildi. Burada kinci burjuva sınıf tavrı etkin oldu diyebiliriz. Ve birçok haklı demokratik talep karşısında uzlaşmaz tavrını 24.dönem Toplu iş sözleşmesinde de sürdüren THY yönetimi, sonuçta grev kararının alınmasına ve ardından grevin başlamasına neden oldu.

15 Mayıs 2013 günü grev başladığında, sendika, işçiler ve 305 direnişçileri yoğun bir sermaye ve hükümet ablukasıyla kuşatıldı.

Dış Hatlar Terminalinde sürdürülen 305 direnişi polis zoruyla buradan çıkarılarak havalimanı dışına çıkarıldı. Grevcilerin ve sendikanın çalışanlarla temas kurması engellendi.
Ardından THY yönetiminin iş hukukuna aykırı grev kırıcı hamleleri geldi. Açıktan grev yasaları ve hukuku çiğnenerek, grevci işçiler yerine işçi alımı ve çalıştırılması gerçekleştirildi. İlk etapta 800 kadar işçi başka şirketlerden transfer edilmiş, ardından greve katılmayan işçiler greve katılanların yerinde çalıştırılmış ve dışarıdan yeni işçi alımına gidilmiştir. Bunların tümü de sendika tarafından tespit edilerek teşhir edilmiş ve ilgili kurumlara iletilmiştir.

Bu hukuksuzluk durumu, AKP tarafından ve adli makamlarca korunmuştur. Adalet ve Çalışma Bakanlıklarının sesi çıkmamış, hatta Maliye ve ulaştırma bakanları açıktan THY yönetiminin zorbalıkları desteklenmiştir.

Pilotlar Derneği, “grev nedenlerini haklı ama grevi haksız” gördükleri için grevin ilk günü THY işvereni yanında yer alarak emekçi kardeşlerine ihanet etmişlerdir. Öte yandan sindirilmiş binlerce THY çalışanı, grev kırıcısı damgasını yiyerek çalışmaya devam etmiştir.
305 direnişi 400 güne yaklaşıyor. Yargı kararları uyarınca işçiler işe iade edilmeyerek ama tazminatları verilerek olay sonlanmak istenmektedir. Dolayısıyla ekonomik zora dayanarak işçilerin çalışma hakkı gasp edilmektedir.

THY grevinde çok ilginç bir “Grev kırıcılığı olayı” yaşanıyor. İlginç olan devlet ve hükümet resmi kurumlarıyla THY yönetiminin açık işçi ve sendika karşıtı birliğidir.

15 Mayıs grevi devam ediyor.
15 Mayıs grevi devam ediyor.

Tahmin edileceği üzere, bir “grev karşıtı güçler birliği” söz konusudur. THY yönetimi, AKP ve hükümeti, bakanlıklar, Çalışma Bakanlığına bağlı SGK kurumları, adli kurumlar, Pilotlar derneği, arkadaşlarını bu mücadelede yalnız bırakan THY grev kırıcısı işçiler ve listenin sonuna eklenir diyebileceğimiz müzmin muhalif tayfa…

THY yönetimi hukuk ve adalet açısından, sömürücü ve baskıcı burjuva karakterli olduğunu bir kez daha grev karşısında aldığı tutumlarla göstermiştir.

THY grevinde işverenin hukuk dışı uygulamaları olmuştur. “Hukukun üstünlüğü” nitelemesi ve “adalet” kavramı THY de geçerli değildir. THY yönetimi saflarında; insanlığın kazandığı ve kullana-geldiği insanlık ve emek bağlantılı etik değerleri, artık göremezsiniz.

Örneğin Toplu İş sözleşmesini “uzlaşarak bitirelim” sahte çağrılarıyla oyalamalar içine girmiş, grevi bırakanları iş başı yaptıracaklarını dahi açıklamış, başka işletmelerden işçileri çalıştırmış ve yeni işçi alımı gerçekleştirmiştir.

Bunlar yaşanırken hukuktan ve adaletten söz edilemez. Çalışma yaşamında barıştan ve uzlaşma içinde ilişkiler kurmaktan hiç söz edilemez. Burjuva mantıklarıyla gerici yöneticiler, tarihsel sömürme ve ezme hırslarıyla işçilerin ve sendikanın karşısında dişlerini göstermeye ve saldırmaya devam etmektedirler.

THY yönetiminin en büyük destekçisi AKP hükümetidir. AKP başından beri Türkiye burjuva sınıflarının hizmetinde ve onların verdikleriyle beslenmektedir. Arpalık olarak kullanılan Hava limanı işletmelerinde de çok rahat at koşturmaktadır.

Hava-İş sendikasının ve emek güçleri dayanışmasının; emek düşmanı blok karşısında grev yasağını geri çektirmesinin ve direniş sürerken greve girmesinin anlamı derindir.
Boyun eğilmemiş ve direnişe geçilmiştir.

Hava-İş Sendikasının ve örgütlü işçilerin (özgün eksiklikler ve zaaflarına rağmen) Türkiye işçi sınıfı mücadelesi ve uluslararası emek hareketi açısından taşıdığı anlamları, emek mücadeleleri tarihinde elbette yerini alacaktır.

Ulusal ölçeklerde kalmayan uluslararası emek güçlerini ve örgütlerini de umutlandıran ve dayanışma eylemlerini geliştiren direniş ve grev, haklı ve meşru zeminde ısrarla devam ettirilmektedir.

Gezi halk direnişi ve THY’nin tavrı

Gezi halk direnişi etkileri devam ederken THY ve TGS şirketlerinde Gezi direnişine internet mesajlarıyla destek veren veya direnişe katılan işçiler üzerinde baskı kurulduğu, tehditlerin yapıldığı ve 18 işçinin işten çıkarıldığı duyumları geldi. Hatta TGS şirketinde iki işçinin bu nedenle işten çıkarıldığı ve işçilerin dava açtıkları bilgisi geldi.

THY yönetimi, ezilenlerin direnişi karşısında yer almıştır.

Gezi direniş güçleri ve ezilen emek güçleri de, THY işçileri mücadelesiyle tarihsel bir dayanışma gerçekleştirmelidir.

AKP hükümeti, emek ve sendika karşıtı oyunlarına devam ediyor!

305 direnişi ve THY AO grevi devam ederken, AKP hükümetinin hukuksuzluk örneği sayılacak bir kararı, 28 Haziran 2013 günü Resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi.
Hava-İş sendikası sitesinde yer alan açıklamada:

“THY Teknik A.Ş işyerinde sürmekte olan 4. Dönem toplu iş sözleşmesi esnasında işverence daha önce YARGITAY kararı ile hava taşımacılığı işkolunda olduğu tespit edilen İŞKOLUNA yeniden İTİRAZ edilmiş ve yeniden işkolu tespiti istenmiştir.

Bu itiraz üzerine T.C Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı THY Teknik A.Ş işyerinde yeniden bir inceleme yaparak 28 Haziran 2013 tarihli Resmi Gazetede 2013/28 sayılı İşkolu Tespit Kararı yayınlanmıştır. Bu karara göre THY Teknik A.Ş işyerinin 12 No’lu METAL işkoluna girdiği yönünde karar alınmıştır.” denilmektedir.

Bunun anlamı gayet açıktır. Toplu İş sözleşme görüşmeleri devam ederken böyle bir kararın alınması hukukun ve yasaların çiğnenmesinin ötesinde, muazzam bir kin ve öfkenin göstergesi olmaktadır.

Bakanlığın kararı hukuksuzluk üzerine kuruludur, keyfidir. Mevcut iş yasası ve yönetmelikleri hiçe saymak anlamındadır.

Kısaca gözatalım. Kasım 2012 tarihinde çıkarılan Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununa paralel olarak yayınlanan İşkolları Yönetmeliğinde:

“İşyerinin girdiği işkolunun belirlenmesi,

MADDE 4 – (1) Bir işyerinin hangi işkoluna girdiği konusunda anlaşmazlık çıkması halinde, ilgililerin başvurusu üzerine, işkolu, o işyerinde yürütülen işin niteliğine göre Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca belirlenir. Bakanlık tespit ile ilgili kararını Resmî Gazete’de yayımlar. Bu tespite karşı ilgililer, Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun 5 inci maddesine göre kararın yayımından itibaren on beş gün içinde dava açabilir.

(2) Yeni bir toplu iş sözleşmesi için yetki süreci başlamış ise işkolu değişikliği tespiti bir sonraki dönem için geçerli olur. İşkolu tespit talebi ve buna ilişkin açılan davalar, yetki işlemlerinde ve yetki tespit davalarında bekletici neden sayılmaz.

(3) 10/11/1983 tarihli ve 83/7376 sayılı İşkolları Tüzüğüne göre belirlenmiş olan işyerlerinin işkolu, en son yetki belge si alan sendikanın kurulu bulunduğu işkolundan sayılır.”
Görüldüğü gibi Yönetmeliğin 4. Maddesi 3 fıkrasında eski “işkolları tüzüğüne göre belirlenmiş işyeri işkolu, en son yetki belgesi alan sendikanın kurulu bulunduğu işkolunda sayılır” şeklinde açık madde bulunmaktadır.

Ayrıca birkaç yıl önceki THY-Teknik AŞ 2. Dönem toplu iş sözleşmesi yapıldığı sırada, işveren ve HAK-İŞ sendikasına bağlı Çelik-İş sendikasınca “Teknik AŞ’nin işkolunun METAL İŞKOLU olduğu” iddiasıyla işkolu tespit işlemi istenmişti. Bakanlık bu yönde tespit kararı vermiş, ancak sendikanın hukuki itirazı sonucu Teknik AŞ işyerinin, hava taşımacılığı işkolunda olduğu YARGITAY KARARI ile onaylanarak kesinleşmişti.

Bu gelişmeyi bir ek bilgi ışığında değerlendirdiğimizde, AKP ısrarının ve verilen kavganın boyutlarının; göründüğünden çok daha fazla olduğunu anlamaktayız.

Hava-İş Sendikası açıklamasından aktarmak istiyoruz:

“Teknik AŞ Toplu iş sözleşme sürecinin ortasında ve HABOM MNG birleşmesi ile oluşturulan ve havacılık işçilerini kölece çalıştırma koşullarını dayatan gelişmeler olurken, böyle bir karar çıkması; bu işyerlerinde işverenin taşeronu sarı sendikaların önünün açılmasına yönelik bir işlem olduğu da açıktır.”

Evet, takke düşmüş AKP nin ve THY yönetiminin keli görünmüştür. Bir taşla kaç kuş vurma hesabı ve hamlesi ortaya çıkmıştır.

Sendikasızlaştırma, kazanılmış hakların budanması ve hava limanı emekçilerinin kölelik koşullarında çalıştırılması; AKP ve THY yönetiminin amacıdır.

Bir başka açıdan bakacak olursak, havacılık işkolunda, THY AO gibi uluslar arası yapılanmanın; kendi içerisinde bölünüp parçalanarak özelleştirilmesi ve sermaye sınıfına devredilmesi yönü bulunmaktadır. Dikkat edilirse özel şirketlerin dışında, THY nin verdiği havacılık hizmetleri, alt şirketlere ve taşeronlara aktarılmaktadır. Ucuza üretilen ve pahalıya satılan havacılık hizmetleri, uluslar arası sermaye ve yerli işbirlikçileri için “çok iyi” bir rant kaynağıdır. Kamu işletmesi, sonuçta yağmalanarak özel sektöre yani sömürücü burjuvalara ikram edilmiştir. Esnek üretim modeli gereği sendikal ve sosyal birçok hak geriletilmiş, çalışma koşulları ağırlaştırılarak özellikle hizmetten yararlanan yurttaşların uçuş emniyeti yok edilmiştir.

THY grevi ve 305 direnişi, Gezi halk direnişiyle birlikte toplumsal gündemde geri kalmıştır. Ancak Türkiye işçi sınıfı mücadelesinde hala önemli bir işlevle devam etmektedir.

AKP ve THY yönetimi saldırısına devam etmektedir. Direnişi ezmek, sendikayı bitirmek tek amaçlarıdır.

Gezi direniş güçleri ve ezilen emek güçleri de, THY işçileri mücadelesiyle tarihsel bir dayanışma gerçekleştirmelidir.

Hava-İş sendikasının ve işçi direnişinin yanında yer alarak kazanımlara ulaşılmasını sağlamalıdır.

Emek.org.tr

İlgini çekebilecek diğer içerikler