Göçmen ve sığınmacılara yönelik saldırılara tanık oluyoruz. Saldırının alt yapısında önemli toplumsal faktörler bulunuyor. Toplumsal yaşamda baskın olan gerici kültür, insan haklarına saygı bilincindeki zayıflık ve çarpıklıklar yanı sıra, ırkçı faşist düşüncelerin de etkili olduğunu görüyoruz.
Hepimiz Göçmeniz sitesi’nin yazdığı şu tespit ve uyarılara, emek.org.tr olarak biz de katılıyoruz:
“Göçmenlere saldıran ırkçılar cezasız kalacaklarının rahatlığı ile davranıyorlar. Adalet sistemi de bunu tersine çevirecek herhangi bir adım atmıyor. Irkçılık insanlık suçudur. Göçmenlere hakaret eden, şiddeti teşvik eden, saldıran, yaralayan ve öldüren ırkçılar acilen cezalandırılmalıdır.
Bütün göçmenler kardeşimizdir. Hepimiz Göçmeniz, Irkçılığa Hayır”
Figen Dayıcık Fırat’ın Hepimiz Göçmeniz sitesinde yayınlanan makalesini izleyicilerimizle paylaşıyoruz.
Naiflik adına bir çağrı
Naif Elnaif’in katliyle bir kez daha, yüz kez daha içim acıdı. Bu nedenle buradan suç duyurusunda bulunmak istiyorum sosyal medyada yalan yanlış yazanlara, gazete ve televizyonlarda asılsız haber yapanlara ve iki ırkçıya, Ümit Özdağ-Tanju Özcan’a, aşağıdaki baskınların, cinayetlerin, katliamların ve geçmişe dönük uzayan saldırıların azmettiricileri olarak:
Naif Elnaif 19 yaşında, bir karton firmasında işçi:
Evi basılarak 8 ırkçının bıçaklı saldırına maruz kaldı ve hastaneye kaldırılırken yolda öldü.
Ahmed El Ali, Memun En Nebhan ve Muhammed El Hüseyin El Abdo El Biş adlı Suriyeli üç işçi genç:Benzinle yakılarak katledildi.
Afganistan asıllı bir aileye silahlı baskın ve çocuklarını darp etme: Mahalle halkının tepkisiyle kurtuldular.
Saldırıya uğrayan Filistinli bir gencin Suriyelilerin işlettiği bir dükkâna sığınması ve bu dükkana 30-40 kişilik bir grupla saldırılması, camların kırılması vs: Saldırıda iki kişi yaralandı.
Ankara Altındağ’da 6 ay önce göçmenlere yönelik katliam girişimi.
Suç duyurusunda bulunduğum kişiler cezalandırılmadıkça, iktidar, muhalefet ve hukuk sessiz kaldıkça ırkçılık ve ırkçı saldırılar artacak. Yönetenlerin dilsiz olduğu, hukukun işlemediği bir yerde tutunacağımız üç şey var: mücadele etmek, vicdanlara seslenmek ve dayanışmak.
Hiçbir zaman umutsuz olmadım, Pursaklardaki Afganlı aileye sahip çıkan, onları koruyan mahalleli oldukça tüm dilsizliğe, hukuksuzluğa rağmen umut var. Bunun dışında elimizde kalan mücadele etmek, dayanışmak, yazmak ve konuşmak. Ben de hiç bıkmadan usanmadan yazıyor ve konuşuyorum.
İnsanlığına güvendiğim, vicdanı olduğunu düşündüğüm bir akrabamla yeni yıl öncesi Suriyelilere dair uzun uzun tartıştım. Nefret söylemi içindeydi. Ona yanlışlarını göstermeye çalışırken bana cevabı: “Her gün okuyoruz, her gün sosyal medyadan duyuyoruz gerçekler ortada!” deyip Suriyelilerle ilgili asılsız iddialarını dile getirdi. Her iddiasının karşısına gerçek bilgileri koyunca yavaş yavaş geri adım attı. Ve iki yıl önce yazdığım bir yazıyı hatırladı, sakinleşti. Bu iki yılda ne oldu dersiniz. Tabii ki ırkçıların söylemleri onu zehirledi. Bu yazımı hem ona hem onun gibi düşünenlere yönelik yazıyorum:
Düşüncenin ve vicdanın prangaları var, milliyetçilik, ayrımcılık, empati noksanlığı… Akrabalarım ve bazı yakınlarım beni anlamakta hep zorluk çekti sanki bir gecede antimilitarist, ırkçılık karşıtı, sosyalist, ateist olmuşum gibi. Oysa yıllara dayanıyor. İbreyi insanlıktan yana tutma, biraz vicdan, biraz çapraz okuma, amasız ve serbest düşünmem yeterliydi.
Yaşar Kemal ile öğrencilerim söyleşi yaparken biri ona Ermenilerle ilgili bir soru sorduğunda şahane bir cevap vermişti: “Serbest düşünün.”
Serbest düşünüp sizi insanlığa davet etsem, umarım bu çağrıya el verirsiniz. Naifçe ve Naif Elnaif adına.
Figen Dayıcık Fırat (Marksist.org’tan aktaran Hepimiz Göçmeniz)
Emek.org.tr