Emek ve meslek örgütleriyle birlikte, devrimci, demokrat ve sosyalist kurumların basın açıklaması eyleminde göçmenler yönelik baskı ve sömürü değil, halklar arası kardeşlik ve dayanışma savunuldu.
İstanbul Emek, Barış, Demokrasi Güçleri dün Kadıköy Eminönü İskelesi gerçekleştirdiği basın açıklaması eyleminde, Altındağ ilçesinde yaşanan Suriyeli mültecilere yönelik ırkçı saldırlar değerlendirilerek iktidarın izlediği politikalar eleştirildi.
Mültecilere Altındağ’da bir pogrom yaşandığını önceden yapılan tahliyelerle daha kötü gelişmelerin önlendiği açıklandı. Mültecilere yönelik baskılar yanı sıra, yoğun sömürü altında çalıştırıldıklarına dikkat çekilerek “Mülteciler en ağır işlerde, en düşük ücretlere, güvencesiz koşullarda çalıştırılarak işçi ücretlerini baskılamanın aracı haline getirildi. İşçisinden kadınına her türlü istismara ve hak gaspına açık halde tutuldular. Türkiye sermayesinin yeni kâr kapılarından biri de mülteci sömürüsü oldu. O nedenle mültecilerin Türkiye’den gitmesi halinde ekonominin ayakta duramayacağını söylüyorlar.” Denildi.
Eylemde siyasi iktidarın izlediği politikaların yanlışlığı vurgulanarak “emperyalizmle işbirliği içinde ülkemizi dahil ettiği ve komşu ülkeleri yıkıma sürükleyen savaşlar bölgemizi yangın yerine çevirirken, milyonlarca insanı da yerinden yurdundan etti. Yine AKP iktidarı, emperyalistlerle yürüttüğü pazarlıklarla ülkemizi bu milyonların yığıldığı bir mülteci hapishanesine dönüştürdü.” Denildi.
Basın açıklama metni şöyledir:
Faşizme karşı kardeşliğin ülkesini kuracağız!
AKP iktidarının emperyalizmle işbirliği içinde ülkemizi dahil ettiği ve komşu ülkeleri yıkıma sürükleyen savaşlar bölgemizi yangın yerine çevirirken, milyonlarca insanı da yerinden yurdundan etti. Yine AKP iktidarı, emperyalistlerle yürüttüğü pazarlıklarla ülkemizi bu milyonların yığıldığı bir mülteci hapishanesine dönüştürdü.
Ne var ki AKP iktidarı emperyalistlerle pazarlıklarını sürdürürken Türkiye’ye hapsettiği bu milyonlarca insanın mültecilik haklarını tanımadan, sosyal ve kültürel uyum problemlerini çözmeden, halklar arası gerilimlerin tehlikeli bir düşmanlık biçiminde gelişimini de izlemekle yetindi.
Mülteciler en ağır işlerde, en düşük ücretlere, güvencesiz koşullarda çalıştırılarak işçi ücretlerini baskılamanın aracı haline getirildi. İşçisinden kadınına her türlü istismara ve hak gaspına açık halde tutuldular. Türkiye sermayesinin yeni kâr kapılarından biri de mülteci sömürüsü oldu. O nedenle mültecilerin Türkiye’den gitmesi halinde ekonominin ayakta duramayacağını söylüyorlar.
Öte yandan Türkiye halkları, AKP iktidarının emek düşmanı politikalarının sonucunda yaşadığı yoksullaşmanın, geçim şartlarının zorlaşmasının sorumlusu olarak mültecileri görmeye başladı. Bu hem iktidar hem de sermaye karşıtı bir politika izlemekten kaçınan muhalefet partileri tarafından kışkırtıldı. Kapsamlı bir mülteci politikası olmadığı için eğitimde, sağlıkta, sosyal hayatta yaşanan gerilimler bu sorunu çözmesi gereken iktidardan çok mültecilere yönelir hale geldi.
AKP iktidarının suçunu emperyalist savaşlarda, işbirlikçilikte, ABD ve AB ile yapılan kirli pazarlıklarda göstereceği yerde, oy beklentisi ile tepkileri daha çok mültecilere yönlendirmeyi tercih eden muhalif figürlerin ve propaganda aygıtlarının da etkisiyle tepki iktidara yöneleceği yerde mültecilere yönelmeye başladı.
Ve sonunda 10 Ağustos günü tehlikeli bir kıvılcım çakıldı. Ankara’nın Altındağ ilçesinde Suriyelilerle yerel mahalle sakinleri arasında yaşanan bir tartışmanın ölümle sonuçlanması ile siyasi varlığını gerici çatışmalarda arayanlar bu durumu değerlendirdi. Sosyal medya, Suriyeli ve Afgan mültecileri hedef gösteren asparagas haberler ve asılsız iddialarla doldu. 11 Ağustos gecesi de başkentte, Altındağ’da polisin gözü önünde Suriyelilerin yaşadığı bölgelerde bir pogrom yaşandı.
Polisin engel olmaktan çok “yanınızdayız” diye adeta koruma sağladığı ve dışarıdan takviye edildiği görülen faşist saldırganlar tekbirler getirerek dükkanları yağmaladı, evlere saldırdı, Suriyelilere ait araçları devirdi, yaktı, yıktı. Gündüz saatlerinde Suriyelilerin önemli bir bölümü tahliye edilmemiş olsaydı ağır bir katliam yaşanması işten değildi.
Bu pogromun suçluları başta AKP-MHP ittifakı, saldırganlara yol açan ve koruma sağlayan emniyet yetkilileri, bunlarında yanında muhalefet içinde mülteci düşmanlığını teşvik ederek siyasi rant elde edeceğini sananlardır.
Biz Altındağ’daki faşist saldırının sadece Suriyelileri değil, bu ülkede faşizmin iktidarının sözde vatandaş saydığı laik kitleleri, Alevileri, Kürtleri, kadınları, emekçileri tehdit ettiğinin farkındayız.
Bugün yaşanan sorunların sorumlusunun mülteciler değil emperyalistler, işbirlikçi AKP iktidarı ve ırkçı-faşist ortağı MHP olduğunun farkındayız.
Irkçılık ve şovenizmle bu faşizmin geriletilemeyeceğini, aksine kışkırtılacağını ve olağan koşullarda artık ülkeyi yönetme yeteneğini yitirdiği için yeni bir olağanüstü hal bahanesi arayan AKP iktidarına aradığını sunacağının farkındayız.
Hepimizin geleceğini tehdit eden faşist saldırılar karşısında sessiz kalmayacak, meşru müdafa hakkımızı kullanacak, kardeşliğin ülkesini kuracağız. 12.08.2021 / İstanbul Emek, Barış, Demokrasi Güçleri
emek.org.tr