Ekonomik kriz ve şiddet, sağlık emekçilerini vuruyor

14 Mart Tıp Bayramı sağlık emekçileri için borç, yoksulluk, iş yükü ve şiddet anlamı taşırken, halk için ticarileşmiş ve paralı hale getirilen sağlık sistemi anlamına geliyor. Sağlık emekçileri: “Bizler sağlıkçıyız, işimizi en iyi şekilde, insanca çalışma koşullarında yapmak, güvenceli bir gelecek istiyoruz, hakkımızı istiyoruz” diyor. Ekonomik kriz, sağlık emekçilerini de vuruyor Genel Sağlık İş Sendikası […]

14 Mart Tıp Bayramı sağlık emekçileri için borç, yoksulluk, iş yükü ve şiddet anlamı taşırken, halk için ticarileşmiş ve paralı hale getirilen sağlık sistemi anlamına geliyor.

Sağlık emekçileri: “Bizler sağlıkçıyız, işimizi en iyi şekilde, insanca çalışma koşullarında yapmak, güvenceli bir gelecek istiyoruz, hakkımızı istiyoruz” diyor.

Ekonomik kriz, sağlık emekçilerini de vuruyor

Genel Sağlık İş Sendikası tarafından 14 Mart Tıp Bayramı’nın 100. yılında 542 sağlık ve sosyal hizmet çalışanıyla yaptırılan kamuoyu araştırması, ekonomik krizin sağlık ve sosyal hizmet çalışanları üzerindeki etkilerini ortaya çıkardı. Sağlık ve sosyal hizmetlerde çalışan kamu emekçilerinin yaklaşık yüzde 70’i gündelik yaşamlarını sürdürmek için borçlanmak durumunda kalıyor.

Araştırmaya katılanların yüzde 40.8’i borç ödemelerinde çok zorlandıklarını belirtiyor. Araştırmaya göre, her 5 sağlık çalışanından 4’ü kredi kullanıyor, çalışanların yüzde 41.7’si fazla mesaiye kalıyor. Borçlu olan sağlık ve sosyal hizmet çalışanları da fazla mesai ve nöbete daha çok kalıyor.

GÖREV TANIMI DIŞINDA ÇALIŞMA

Sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının neredeyse yüzde 30’unun aylık hane geliri yoksulluk sınırının altında. Araştırmaya katılanlardan 69.7’lik bir kesim ise (üç çalışandan ikisi) bir görev tanımlarının bulunduğunu ancak kendilerine başka görevler de verildiğini belirtiyor.

AŞIRI İŞ YÜKÜ ve ŞİDDET

Araştırmada, katılımcıların yüzde 89.1’i çalışma hayatında fiziksel ya da ruhsal sağlıklarını etkileyen faktörlere maruz kaldıklarını dile getirirken, sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin çalışma hayatında karşılaştıkları fiziksel ve ruhsal sağlıklarını etkileyen iki temel faktörün yüzde 66.7’lik oranla ruhsal sağlığı etkileyen zaman baskısı ve aşırı iş yükü, yüzde 66.3’lük oranla ruhsal sağlığı rahatsız/tehdit edici davranış olarak sıralanıyor.

Katılımcıların yüzde 55.5’i çalışma hayatı süresince en az bir kez hasta ve hasta yakınlarından şiddet gördüğünü belirtiyor. Katılımcıların neredeyse tamamı (yüzde 99.6), hasta ve hasta yakınları tarafından sağlık çalışanlarının maruz bırakıldığı şiddet olaylarının son 5 yıl içerisinde arttığı düşüncesinde.

14 Mart Tıp Bayramında “14 acil talep”

Sağlık işkolundaki meslek örgütleri ve sendikalar, 14 Mart Tıp Bayramı öncesinde “14 acil talep” açıklamıştı.

Türk Tabipleri Birliği, Türk Dişhekimleri Birliği, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası, Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası, Sağlık ve Sosyal Hizmet Kolu Çalışanlarının Sözü Sendikası, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği, Türk Hemşireler Derneği, Türk Psikologlar Derneği, Türk Medikal Radyoteknoloji Derneği, Tüm Radyoloji Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği ve Sağlık Hizmetleri Sınıfı Çalışanları Derneği, 14 Mart Tıp Bayramı öncesinde sağlık çalışanlarının 14 acil talebini 2 Mart günü açıklandı.

TTB Genel Merkezi’nde, kurumlar adına ortak açıklamayı da, Türk Hemşireler Derneği Genel Başkanı Saadet Ülker yapmıştı. Açıklamada şu talepler ifade edilmişti:

1-Emekli sağlık çalışanı ücretleri acilen iki katına çıkarılmalıdır.

2-Sağlık çalışanları arasında dayanışma yerine rekabete yol açan, işimizi değersizleştiren ve hastaları “puan”a dönüştüren mevcut “performansa göre ücretlendirme” sisteminden ivedi olarak vazgeçilmelidir. Kamuda çalışanların ücretleri, iş güvenceli tek bir işte çalışarak insanca yaşamaya, mesleki gelişimi sürdürmeye yetecek, emekliliğe yansıyacak biçimde düzenlenmelidir.

3-Sağlıklı ve güvenli koşullarda çalışma hakkını güvence altına alacak düzenlemeler ile sağlık ortamlarının şiddetten arındırılması için Türk Tabipleri Birliği tarafından hazırlanan öneri doğrultusunda Türk Ceza Kanunu’nda gerekli değişiklik yapılmalıdır.

4-Hekimleri ve sağlık çalışanlarını kamuoyu ve hastalar nezdinde küçük düşürücü tutum ve söylemlere son verilmeli; Alo 184 Sabim Hattı’nın faaliyetleri öncelikle durdurulmalı, gerçek anlamda hasta haklarını önceleyerek çalışan bir hattın kurulması sağlık çalışanlarının örgütleriyle ortak çalışma yürütülerek sağlanmalıdır.

5-Hastalara yeterli süreyi ayırabilmek başta olmak üzere işimizi nitelikli ve hizmetin gereklerine uygun yapabilmemize ilişkin mesleki tanımlama düzenlemeleri yapılmalı, kamuda ve özel sektörde hastalara yirmi dakikadan daha kısa süre içerisinde hekim randevusu verilmemelidir.

6-Birinci basamakta çalışanlar arasındaki ücret eşitsizliklerine son verilmeli; ASM, TSM, kurum hekimlikleri, SHÇEK’te çalışanların tamamı iş güvencesine kavuşturulmalıdır.

7-Özel sağlık kuruluşlarında çalışanların sözleşmelerinde sendika/meslek örgütleri taraf olarak kabul edilmeli; işten çıkarmalar Sağlık Bakanlığı ve ilgili sendika/meslek örgütünün iznine bağlı olmalıdır.

8-Sağlık alanında çalışmayı ve işyeri hekimliğini taşeronlaştıran; sağlıkçıların her düzeydeki eğitimini (işyeri hekimi, hemşire v.d.) yetkin olmayan özel sektör girişimlerine açan, sendika ve meslek örgütlerinin yetkilerini yok eden, ilgili dernekleri muhatap almayan uygulamalar ivedi olarak durdurulmalıdır.

9-Mesleki, kişisel ve ailevi yaşamı olumsuz etkileyen mecburi hizmet ve geçici görevlendirmeler başta olmak üzere çalışma yaşamındaki anti demokratik uygulamalar kaldırılmalıdır.

10-Bütün sağlık çalışanlarının nöbet ertesi izin hakkı istisnasız olarak uygulanmalı; 40 saatlik haftalık çalışma süresi, nöbetler de dahil olmak üzere 56 saati geçmemelidir. Radyasyon çalışanlarının çalışma süresi haftalık 25 saate yeniden indirilmelidir. Normal poliklinik hizmetleri için vardiyalı çalışma uygulamaları kaldırılmalıdır.

11-Kamu sağlık kurumlarında sözleşmeli, döner sermayeden sözleşmeli, vekil, taşeron işçisi adı altında her tür güvencesiz çalıştırmaya, esnek-kuralsız, fazla çalıştırma ve angaryaya son verilmeli; taşeron şirket çalışanları da içinde olmak üzere sağlık çalışanlarının tamamı devlet memuru statüsüne kavuşturulmalıdır.

12-Ülkemizde sağlık insan gücünün planlanması ilgili tarafların katılımıyla bilimsel olarak yapılmalıdır.

13-Eğitim aldığımız kurumlar ehil ellerde olmalı, mesleklerimiz dışından insanların mesleğimizin niteliği ve niceliği hakkında kararlar almasına imkan veren düzenlemelere son verilmeli, nitelikli eğitim için gerekli süre ve koşullar meslek örgütlerinin de görüşleri alınarak belirlenmelidir. Mevcut okulların öğretim elemanı, donanım v.b. eksiklikleri giderilmeli; kapasitelerinin üzerinde öğrenci alımına son verilmelidir. Tıp fakülteleri hastanelerinin ekonomik, yönetsel ve akademik özerkliği korunmalıdır.

14-Sağlığı ticarileştiren, sağlık hizmetlerini metalaştıran, eşit-ücretsiz-nitelikli sağlık hizmetinin önündeki öncelikli engel olan sağlıktaki bütün katkı-katılım payları ve ilave ücretler kaldırılmalıdır.

 emek.org.tr

İlgini çekebilecek diğer içerikler