Gezi direnişi boyunca mesleğini icra eden gazetecilere uygulanan polis şiddeti hakkında Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) ve gazeteciler , bugün Çağlayan Adliyesi’nde yaptığı basın açıklamasıyla suç duyurusunda bulundu.
En az 28 basın emekçisi yaralandı, 14 basın emekçisi gözaltına alındı
Suç duyurusundan önce bir basın açıklaması yapan TGS İstanbul Şube Başkanı Gökan Durmuş, İstanbul’da halkın haber alma hakkı için zor koşullar altında Gezi direnişini takip eden 28 basın emekçisinin yaralandığını belirtti.
En az 22 basın emekçisinin, mesleğini icra ettikleri sırada polis tarafından darp edildiğini, sözlü tacize ve harekete uğradığını ifade eden durmuş, “En az 14 gazeteci gözaltına alındı” dedi.
Baskınlar protesto edildi
Gezi direnişi sürecini haberleştirerek halka ulaştıran kurumların ve gazetecilerin AKP iktidarını rahatsız ettiğini vurgulayan Durmuş, biri Atılım Gazetesi ve biri Özgür Radyo çalışanı olan iki gazetecinin evlerinin basılarak gözaltına alındığını, Etkin Haber Ajansı ve Atılım gazetesinin teknik işlerinin yapıldığı Güneş Ajans’ın tüm arşivlerine el konulduğunu belirtti. Ajans basıldığı sırada içeride bulunan iki kadın gazetecinin haklarında arama kararı olmamasına karşın 14 saat binada alıkonulduğunu, çıplak arama işkencesine maruz kaldığını söyledi.
Başta İstanbul Valisi ve İstanbul Emniyet Müdürü olmak üzere tüm sorumluların görevden alınarak yargılanmasını talep edildi.
‘İş güvenliği tedbirleri derhal alınsın’
En az 28 gazetecinin yaralanmasının basın emekçilerinin iş güvenliğinden yoksun çalıştığının somut göstergesi olduğunu vurgulayan Durmuş, “İş güvenliği tedbirlerinin derhal alınmasını talep ediyoruz” dedi.
Basın emekçilerine de bir çağrıda bulunan Durmuş tüm basın çalışanlarını baskılara karşı mücadele etmeye ve TGS çatısı altında örgütlenmeye davet etti.
Alman Gazeteciler Sendikası’ndan destek
Son günerdeki direnişi heyecan ve kaygıyla takip ettiklerini ifade eden Michael Backmund şunları söyledi:
“Türkiye’nin imzaladığı sözleşmeleri nasıl ihlal ettiğini büyük bir dehşetle izledik. Gazetecilere, doktorlara, avukatlara yönelik şiddeti dehşetle takip ettik. Bu yapılanlar uluslararası sözleşmelere aykırı. Bu sözleşmelere göre bu mesleği yapanlar güvence altına alınmak zorundadır. Yapılan ihmallerin yapısal sistematik gerçekleştirildiğini bizzat gördük.”