Gezi Parkı’nın yıkılarak yerine AVM ve Topçu Kışlası yapılmasına karşı başlayan ve yaygınlaşan Gezi-Taksim Halk Direnişi, ülke siyasetini alışık olunmayan yeni bir boyuta taşıdı. Bir çok insanın dilinde olan “artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak” sözü de bu yeni boyutu ve gerçekliği özetler nitelikte. Şimdi artık toplumsal korku önemli ölçüde kırılmış, AKP hükümetinin baskı ve zulme dayalı birçok politika ve uygulaması, ezenlerin #diren ile karşılaşmasının önünü açmıştır.
Ülke genelinde Gezi-Taksim Halk Direnişinin yerellere yansıması ile başlayan forumlar üzerinden AKP hükümetinin politikalarına karşı ortak duruşlar sergilenmektedir. Yaşadığımız toplumsal sorunların forumlarda tartışılmasının yolunu açarak kısmen de olsa gerçekleşen eylemlerle dayanışmalar sağlandı. Ezilen halk kesimlerinin sisteme ve AKP hükümetine karşı ortak tepki koymasıyla gelişen mücadele, açığa çıkan direniş enerjisiyle toplumsal gelişime önemli bir müdahaledir.Uzun süredir söylenen “birleşik mücadele”, her ne kadar örgütsüz ve kendiliğinden gelişse de, birbirini anlayan ve empati kuran her kesimden ezilenlerin, asgari müştereklerde birleşmesini ve meselelere karşı ortak bir duruşu sergilemesini de açığa çıkardı. Şimdi buna ilişkin kimi deneyimleri anımsayalım.
Lice’de karakol-kalekol yapımını protesto eden Kürt halkınınüzerine açılan ateş sonucu hayatını kaybeden Medeni Yıldırım için dört bir yanda sokaklara çıkıldı. Halkların Kardeşliği için önemli bir örnek olan eylemlerde hep bir ağızdan #direnlice sloganları yükseldi. Medeni Yıldırım’ın ismi, Gezi-Taksim Halk Direnişi’nde yaşamını kaybeden diğer direnişçilerle birlikte anıldı ve sahip çıkıldı. Bu sahip çıkış, yıllardır Kürt halkı üzerinde sürdürülen ezen ulus baskılarının ve devlet terörünün özellikle Türk Halkından yurttaşlar tarafından farklı algılanmasını sağlamakla birlikte “Yaşasın Halkların Kardeşliği” sloganıyla yaşamda bir halklar-arası empati ortamına ulaşıldı.
Henüz çok sıcak bir gündem olan, dinci gericiliğin kadın haklarına ve kadınlık durumlarına yönelik ideolojik-sosyolojik saldırganlığına karşı sergilenen toplumsal tepki çok önemlidir. Bir anlamda dinci-gericiliğini ve insanlıktan sapkınlığını da göstererek, TRT1’de kendisini tasavvuf ve din “düşünürü” olarak ifade eden Ömer Tuğrulİnançer’in hamile kadınlar ile ilgili “Hamileliği davul çalarak ilan etmek bizim terbiyemize aykırıdır. Böyle karınla sokakta gezilmez. Her şeyden önce estetik değildir. 7-8 aydan sonra anne adayı biraz hava almak için beyinin otomobiline biner, biraz dolaşır. Sonra akşamüstü çıkarlar. Şimdi ise maşallah, kanatlısı kanatsızı televizyonlarda uçuşuyor. Ayıptır ayıp. Bunun adı realizm değildir. Bunun adı terbiyesizliktir”sözlerine kadınlardan yanıt gecikmedi. Yine #direnhamile sloganıyla kadınlar ve erkekler Kadıköy ve Taksim’de sokağa çıktı.
Gezi direnişinin başından bu yana sürecin aktif unsurları olan sinema ve tiyatro sanatçılarına yönelik baskı ve sindirmeye hep bir ağızdan tepki gösteriliyor. Başta Mehmet Ali Alabora olmak üzere aydınlara yönelik yandaş basın eliyle başlatılan linç ve hedef gösterme kampanyası, sosyal medyada ve alanlarda protesto ediliyor. Uluslar arası ölçekte bir dayanışma eylemi de Times’te yayınlanan uluslar arası ödüllere sahip değişik alanlardan aydınların tavırlarıyla gelişmişti.
Üniversitelerin devletin kolluk gücü çevik kuvvet polislerine ardına kadar açılmasına, üniversiteliler örgütledikleri forumlar ile yanıt üretiyor.
Toplam 460 dönüm arazisi olan, Bizans ve öncesi tarihi eser kalıntılarının bulunduğu İstanbul-Cevizli Tekel fabrika alanının, AKP yandaşı yağmacı-sermaye gruplarına peşkeş çekilmesine karşı Maltepe Gezi Direnişi Forumu ve Cevizli Tekel Dayanışma mücadeleyi başlattı bile. Gezi Parkı projesi yanı sıra, 3.Boğaz köprüsü projesine karşı mücadele, ekolojik kavganın önemli bir gerekçesi olarak direniş gündemidir.
Gezi Parkı’nda görüntü alması engellenen, yerlerde sürüklenerek gözaltına alınan, direnişe destek verdiği içinişten çıkarılan yada istifa etmek zorunda bırakılan gazeteciler için ayyuka çıkan baskı ve sansüre karşı #direnbasın halkın dilinde.
Egemen sermaye güçlerinin, devletin, AKP hükümetinin baskıve zulüm politikalarına karşı çıktıkları için İstanbul, Ankara, İzmir, Antakya, Adana ve birçok ilde gözaltına alınan ve tutuklanan direnişçiler için halk, özgürlük talep ediyor.
Hatta AKP hükümeti ve yandaşları bu #diren sözüne öyle kin tuttu ki, Uludağ Üniversitesi’nde #diren yazılı tişörtle mezuniyet konuşması yaptığı için Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Timuçin Köprülü’ye rektörlük tarafından soruşturma açıldı. #direnakademi sloganını yükselten Yeditepe Asistan Dayanışması üyeleri, Doç. Dr. Timuçin Köprülü ve sendikal çalışmaları nedeniyle işten çıkarılma tehdidi ile karşı karşıya olan Eğitim-Sen İstanbul 6 No’luŞube Yürütme Kurulu üyesi Dr. M. Meryem Kurtulmuş için imza kampanyası başlattı.
Alevi yurttaşlarımızın talep ve mücadeleleri, halk direnişinin önemli bir bileşeni olarak ısrarla devam ediyor.
İşçi sınıfı mücadelesiyle, Gezi-Taksim halk direnişi ve forumlar sınırlı da olsa bir dayanışma içindedir. Hava-İş grevi, Hey Tekstil ve Kazova işçi direnişleriyle gerçekleşen dayanışma ve destek eylemleri bunun ilk örnekleridir.
Sermaye sınıflarının baskı ve sömürü düzenlerine ve AKP politikalarına karşı gelişen ve süren Halk Direnişimizin üretken enerjisine inanıyoruz. Direnişimizin daha güçlü iç örgütlülüklere ihtiyaç duyduğunu da burada vurgulamak istiyoruz.
Yineleyelim, bu henüz bir başlangıç, mücadeleye devam!
Şimdi boşlukları dolduralım, çünkü geleceğin örgütlü #direnlerini birlikte üreteceğiz.