Cumartesi Anneleri/İnsanları

“Kaybettikleriniz, kayıplarımız nerede?”

Dün 1000. Haftaydı ve “failler belli kayıplar nerede?” 1000. hafta eylemi yapıldı.

Cumartesi Anneleri/İnsanlarına yönelik  Galatasaray meydanındaki bariyerler ve yasak kaldırıldı. Bunda siyasal İktidarın utancından çok, Cumartesi Anneleri/İnsanlarının direnişi, kararlılığı ve tatbiki haklılığı etkili oldu.

İstanbul Beyoğlu’nda 1995’ten bu yana eylem yapan Cumartesi Anneleri/İnsanları, altı yıllık yasaktan sonra, 1000 haftadır Galatasaray meydanında.

Meydandaki polis bariyerleri 25 Ağustos 2018’de 700. Eylemde, Beyoğlu Kaymakamlığı’nın toplanmalarını yasakladığı bildirildi ve 47 kişi polis saldırısıyla gözaltına alındı. lk kez 1000. haftada yasak ve polis kaldırıldı

AKP iktidarı “suistimal” gerekçesinden vazgeçmeli

AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin yaptığı açıklamayla Cumartesi Anneleri’nin 1000. hafta eylemine izin verileceğini açıkladı. Zengin, “Bizim için Cumartesi Anneleri’nin hassasiyetleri, acıları önemli ama bu acılardan yola çıkarak bir farklı yöne yönelmesine de, bunun suistimal edilmesine de müsaade etmemek gerekiyor. Bize düşen hukuken de yapılması gerekenlerin takibidir” dedi.

Cumartesi Anneleri/İnsanlarının eylemlerini düzenlediği Galatasaray Meydanı’ndaki polis bariyerleri yaklaşık altı yılın ardından 1000. haftada kalktıktan sonra, önceden olduğu gibi hüzünlü duygu ortamında fotoğraflar yere serildi ve yanlarına karanfiller bırakıldı. Sessiz oturma başlatıldı.

1000.hafta basın açıklamasında şunlar söylendi:

“Aynı derin acı ve aynı ısrarla 1000 hafta!

Bugün burada, 1000. kez aynı derin acı ve aynı ısrarla bir araya geliyoruz.

1000 hafta… Yani 7000 gün, 229 ay… Yani arayışla geçen bir ömür…

Biz Cumartesi Anneleri/ İnsanlarıyız. Anneyiz, babayız, eşiz, kardeşiz, evladız, yeğeniz, torunuz. Yani sizler gibiyiz.

Ama aslında bir farkımız var sizden.

Bizim kalbimizde aynı derin yara sızlıyor; sevdiklerimizin mezarlarına bile sahip olamamanın tarifsiz acısı.

Devletin güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınan sevdiklerimizden bir daha haber alamadık. Ya aylar, uzun yıllar sonra “kimliği meçhul kişi” olarak gizlice gömüldükleri kimsesizler mezarlığında ağır işkence izleri taşıyan bedenlerine ulaştık ya da hiçbir iz bulamadık. Onlardan geriye sadece isimleri ve kucaklarımızdaki fotoğrafları kaldı.

Kucağımızda fotoğraflarını taşıdığımız sevdiklerimize bir bakın. Onlar da sizin gibiydiler. İşçilerdi, esnaflardı, taksicilerdi, çiftçilerdi, doktorlardı, eczacılardı, hemşirelerdi, gardiyanlardı, avukatlardı, gazetecilerdi, öğretmenlerdi, mühendislerdi, iş insanlarıydı, ilköğretim, lise ve üniversite öğrencileriydi, siyasetçilerdi, sendikacılardı. Onlar bizim en sevdiğimizdi…

1000 haftadır, hiç dinmeyen bir ağrıyla ve aynı zamanda hiç bitmeyen bir umutla Galatasaray Meydanı’nda bir araya geliyoruz: Devletin alıp götürdüğü sevdiklerimizi istiyoruz! Akıbetlerini bilmek istiyoruz!

1000 haftadır, soruyoruz: Kayıplarımız nerede?

1000 haftadır, soruyoruz: Sevdiklerimizi kaybedenler, bu insanlığa karşı suçun fail ve sorumluları neden cezasızlıkla korunuyor?

1000 haftadır haykırıyoruz: Unutmuyoruz, unutmuyoruz, asla unutmayacağız.

1000 haftadır haykırıyoruz: Vazgeçmiyoruz, vazgeçmiyoruz, asla vazgeçmeyeceğiz.

27 Mayıs 1995’ten beri, her hafta saat 12:00’de Galatasaray Meydanı’nda toplandık. Galatasaray bizim ve kayıplarımızın sesi oldu. Kimi zaman engellendik, kimi zaman yasaklandık. Şiddetle, zorla dağıtıldık kimi zaman. Gözaltına alındık, yargılandık. Ama ısrarımızdan bir an için bile olsa vazgeçmedik. Nasıl vazgeçelim; onlar bizim gözbebeğimizdi!

Gözaltında kaybedilen sevdiklerimize dokunamıyoruz ama her cumartesi onların resimlerini gururla taşıyoruz. Mezarlarına çiçek koyamıyoruz, ama her cumartesi onlar için Galatasaray Meydanı’na bir karanfil bırakıyoruz.

Bu gelenek kuşaktan kuşağa aktarılarak sürüp gidecek. Galatasaray Meydanı’na bakan her göz, o meydandaki her taş, devletin bu büyük utancının ve Cumartesi Anneleri’nin direncinin tanığıdır!

  1. haftamızda kamuoyunun karşısına tek bir taleple çıkıyoruz; kayıplarımızı istiyoruz.

Karanfillerimizi Galatasaray’a değil, sevdiklerimizin gerçek mezarlarına bırakmak istiyoruz.

Doğdukları, yaşadıkları topraklarda bir izleri, bir mekanları olsun istiyoruz.

  1. haftamızda bir kez daha ilan ediyoruz:
  2. Sevdiklerimizi bulana kadar onları aramaktan vazgeçmiyoruz, vazgeçmiyoruz, vazgeçmiyoruz.” (Cumartesi anneleri/insanları basın açıklaması)

Evet siyasi kaybetmeler/kayıplar bu ülkenin gerçeğidir!

Onlar, egemenlerin insanlık dışı öfkesi ve şiddetiyle katledildiler. Annelerin talepleri insanidir ve çok haklıdır. Kayıplar bulunsun, nasıl kaybedildiklerinin hesabı ortaya gelsin!

Emek.org.tr

Cumartesi Anneleri/İnsanları, eylemlerinin 985’İncü haftasında 31 yıldır haber alınamayan Mehmet Nezir Duman’ın akıbetini sordu

Gözaltında kaybedilen ve katledilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle her hafta Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen Cumartesi Anneleri/İnsanları, eylemlerini 985’nci haftasında Galatarasay Meydanı’nda bir araya geldi. Bu haftaki eylem öncesinde de İstiklal Caddesi’nin tüm sokakları gözaltı araçları ve polisler tarafından kapatıldı.
Eyleme Cumartesi Anneleri/İnsanlarının yanı sıra İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) temsilcilerinin katıldı. Cumartesi Anneleri/İnsanları ellerinde karanfil ve kayıp yakınlarının fotoğraflarıyla Galatasaray Meydanı’na yürüdü.
Bu haftaki eylemde 13 Şubat 1993 tarihinde Midyat’tan İdil’e giderken silahlı 4 kişi tarafından kaçırılan ve 31 yıldır haber alınamayan Mehmet Nezir Duman’ın akıbetini soruldu.
Zamanın, suçu perdeleme amacı olarak kullanılmaması gerektiğini ifade eden TİHV İstanbul temsilcisi Ümit Efe, yargı makamlarına seslenerek, “Mehmet Nezir Duman dosyasında verilen tüm zamanaşımı kararlarını kaldırın. Etkin bir soruşturma ve kovuşturma yürüterek gerçeği ortaya çıkarın, adaleti sağlayın” dedi.
Eylemde, Almanya’da yaşayan Nezir’in eşinin gönderdiği mektup okundu. Mektupta şu ifadelere yer verildi:
“Eşim, o gün eve geldiğinde ‘bugün de ölümden kurtuldum’ demişti. Hayatımız bu ve benzeri tehditlerle doluydu. Eşim tehdit altında olduğunu biliyordu. İdil ilçesinde meydana gelen her olaydan sonra polis, evimize baskın yapıyordu ve eşim birkaç defa gözaltına alındı. Kaybedildikten sonra 2008’e kadar bir soruşturma açılmadı. Eşimi aramayı bırakmadık. Ama o tarihte İdil’de, Şırnak’ta ve bölgede başvuru yapabileceğimiz veya bildiğimiz bir yer yoktu. Hukuki destekten yoksun bir şekilde sağa sola gittik. Eşimi Midyat, Batman ve bütün bölgede tek başımıza kendi imkanlarımızla aradık ama bir haber alamadık. Eşimin annesi oğlunun acısına dayanamayıp yaşamını yitirdi. Eşimin annesi vefat etmeden önce, ‘Eğer bir gün Mehmet Nezir’i bulursanız, mezarıma gelin ve Mehmet Nezir’in adını 3 defa haykırın, Nezir’in eve geldiğini söyleyin.”
Kayıplar için adalet
Efe, Mehmet Nezir Duman ve tüm kayıplar için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmesi zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceklerini paylaştı. . (Kaynak: JİNNEWS)