ÇALIŞAN EMEKLİ EĞİTİMCİ
Geçen gün metrobüsle eve dönüyordum, telefon çaldı. Akşamları genellikle metrobüs yoğun bir biçimde kalabalık olur, bu yoğunlukta telefonu çıkarıp “alo” demek biraz zaman aldı. Arayan değerli dostum sizin de iyi bildiğiniz Sezai Sami. Sitemlerini sıraladı aramadım için kırıldığını söyledi ama sonunda değer verdiği dostlarından biri olduğumdan ivedilikle görüşmek istediğini konunun çalışan emekli eğitimci/öğretmen olduğunu belirtti. Ertesi gün yine Avcıların güzel çay yapan ocakçısı Uğur’a uğradık. Çayın demi değişmemiş ama gelen birçok zam onu da etkilediğinden fiyatlarda “makul düzeyde” düzenleme yapmış.
Sezai Sami, “Anayasa ve yasalarda eşitlik yurttaş ve çalışan arasında ayrım olmaması için kanunlar düzenlenmiş. Kanunları yasa yapıcıları yapmış ve uygulamak için adliye ve kolluk kuvvetleri görevlendirilmiş. Ama gelin görün ki yasa uygulayıcılarından evvel yasa yapıcıları yasayı delmiş ve ardı sıra bunu ihlaller giderek artmış. Oysa yasalar her yurttaşın buna uyması gerektiği ve örnek olarak yapıcı ve uygulayıcıların riayet etmesi gerekir.
Neden ve niçin yasalar ihlal edilir?
Yasa yapıcı ve uygulayıcıları mevcut konum ve koltuklarını korumak ve yakınlarına bunun imkânlarını faydalandırmak için çıkarı temelinde ihlal etmekte. Çünkü yasalar yurttaşın buna uyması, kendisinin ise kararnamelerle bunu ihlal ederek baypas etmekte. Yasa yapıcıları seçimle gelen vekiller olurken, uygulayıcıları ise ki içlerinde az bir kesim bile olsa onları işe aldıran “hamili kart yakınımdır” ın çıkarını hemen her zaman kollayıp koruyacak olanlar. Çıkar ne olabilir? Mal alım ve satımında “hamili kart” sahibinin çıkarı gözetilip, yurttaş ve devletin çıkarı ayaklar altına alınır. Bu durum sadece mal alım ve satımda değil işe girme yanında devletin yardım ve desteği konusunda kayırmada var.
Yurttaşlar ve çalışanlar arasında ayrım bendensin değilsin gibi olsa da kimlere ne vereceğini yine kendisi iki dudağı arasında belirlemekte. Aynı iş kolunda ve iş yerinde çeşitli adlarla kayırdıkları kişilere maaşlarının dışında “huzur hakkı” adıyla “arpalık” ya da sus payı verilmekte. “Sus” payı neden verilir ve kimlere verilir ve kimler bunu almakta?
Sezai Sami kendisi gibi çalışan emekli olduğunda bilgi ve tecrübesini genç nesillere aktaran emekli öğretmen ve kamu çalışanlarının sorunlarını dile getirdi. Toplumda emekli olupta çalışan çoğunlukla geçinemediği içindir. İçlerinde hem geçinemeyen hem de bilgi ve tecrübelerini aktarmak için çaba sarf eden kişiler var ki konumuz onlar. Milli Eğitim ve diğer kamu eğitim kurumlarında emekli olup da çalışanlar, diğer çalışanlardan daha az maaş/ücret almakta. Bu da yetmiyor öğretmen/eğitimcilere verilen beşte bir ve bu ay başında değiştirilip artırılarak her iki saate bir saat ek ücretten mahrum bırakılıyor.
Emekli öğretmen/eğitici, eğitim kurumunda ders veriyor ama ona verilen maaş/ücret diğer çalışanlardan daha az olmakta. Zaten mevcut ülke koşullarında çalışan emekliler, açlık sınırı altında geçinmeye zorlanırken eğitim kurumlarında emekli eğitimcilere iki saatte bir saat ek verilmemesi mahrum bırakılması hangi “adalete” sığar?
Toplumsal sorunlar gün be gün artmakta. Mevcut sistem yani hâkim egemen güç yapı hala devam etmekte. Devlet yapısı gereği malı daha çok olanı korurken az ya da olmayanı umursamazlık devam etmekte. Sistem içindeki tüm güçler iktidar ya da muhalefet toplumsal sorunlara el atmamakta. Bunlar gündelik dertlerini ortaya dökerek sorun var biz çözüyoruz edasıyla dolaşmakta. Kim olursa olsun toplumsal sorunlar ekonomik, politik, sosyal hatta değerler ve inançları sorgulanmalı. Toplumsal sorunlara palyatif önlemlerle gidermeye çalışmak daha büyük sorunları doğuracaktır. Eğitim ve öğretim, sağlık, adliyeye ve güvenlik devletin olmazsa olmaz temel asli kurumu ve devletin yüzüdür. Çalışan ve emeklisini kendi içinde ayrım yapılmamalı. Emeklisine değer vermeyen toplum geçmişine de değer vermez.
Ülkesinden önce yaşamını sürdürdüğü Fransa’da ünlenen ressam Fikret Mualla’nın bir anısını dostları paylaşır. Yine parasız kaldığı bir gün şövalesini, tuvalini ve boyalarını sırtlar Paris’in işlek bir caddesine kurulur. Birkaç fırça darbesiyle tuvale kişinin resmini yapar. Savaş sonu yeni yetme zenginlerden ama bir o kadar da rüküş bir kadın kendisinin resmini yapmasını ister oturur karşısına. Fikret Mualla birkaç fırça darbesiyle kadını tuale resmeder. Kadın fiyatı nedir diye sorduğunda düşünür ve kadını süzer. Daha önce birilerine yemek ya da içki parasına yapıyordu ama bu karşısında ki züppe şımarık ve bir o kadar da üstten konuşulan kadına onun anladığı bir fiyat verdi. Kadın, “birkaç fırça darbesiyle resim yaptın bu istediğin fiyat çok yüksek vermem”. O ise, “valla hanım efendi ben birkaç fırça darbesiyle resmetmeyi elli yılda öğrendim, Sizin gördüğünüz resim elli yıllık eğitim bilgisinin ürünü. Alacaksanız alın almayacaksanız gölge etmeyin” der.
Emekli olduğu halde çalışan eğitim, öğretim ve sağlıkçılara çalışandan da az ücret/maaş vermek hem bilgiye ve bilime hem de geçmişe değer vermemektir. Hastane ve eğitim kurumları, emekli olmuş eski görevlileri tekrar çağırırken sanırım ücret ve maaşları çalışandan daha az olmaması gerekir” der Sezai Sami.
Çalışmak zorunda kalan emekli çiftçide dâhil Cumhuriyetin 100. Anısına verilen ikramiyeden faydalanmazken birileri huzur hakkı adıyla havuduyla götürmeyi meziyet bilmekte. Önemli olan iktidarda kaldığı için övünmek değil, iktidarı yurttaşın yararına kullandığı ile övünmesi önemli. Sezai Sami’nin bu düşüncesi toplum içinde değer bulacağına inanıyorum ya siz?
ALİ İBRAHİM ÖNSOY- İSTANBUL KASIM 2023
Emek.org.tr