Kültür Mirası

‘MÜZENİZ YIKILDI, BİZ GÖRDÜK!’

Antalya Müzesi Savunucuları, müzenin yıkımına tanıklık ettiklerini  ve yıkılan müzenin yerinde yine müze yapılması taleplerini açıkladı.

Antalya müzesi yıkımından sonra müze savunucuları dün akşam saatlerinde yıkılan müze binası önünde basın açıklaması ve film çekim etkinliği gerçekleştirdi.

Müze savunucuları, müzenin yıkımına tanıklık ettiklerini, müzenin yeniden yapımı için mücadeleye devam edeceklerini açıkladı.

Müze önünde Müze Çalışma Grubu adına basın açıklaması yapan ve belgesel kısa film çalışması için bir araya gelen kültür mirası savunucuları bakanlığa yönelik ağır eleştirilerde bulunarak bakanlığın ve uzantısı kurumların; müze deprem riski nedeniyle yıkım yaptıkları açıklamasında “kamuoyunun kandırıldığını” ileri sürüldü. Raporun açıklanmadığı ve açıklanan belgenin de düzmece ve gerçeği yansıtmayan, özellikle yıkım kararından sonra düzenlendiği ifşa edildi.

Her hafta perşembe günü müze önünde olacaklarını açıklayan ve Antalya halkını ve kurumları müze mücadelesine katılımları çağrısı da yapan Prof. Dr. Hilmi Uysal, okuduğu basın açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“Antalya’nın kültürel belleği ve Cumhuriyet tarihimizin modern mimarlık mirası olan Antalya Arkeoloji Müzesi, bilimsel ve hukuki dayanaklardan yoksun bir raporla, toplumsal rıza alınmaksızın ve kamuoyundan gizlenerek yıkılmıştır. Bu yıkım yalnızca bir binanın değil; kentimizin hafızasının, Cumhuriyet değerlerinin ve halk sağlığı ilkelerinin yok edilmesidir.”

Kültür ve Turizm bakanlığı bürokrasisini uyaran açıklamada, yıkılan müzenin yerine yine müze yapılması gerektiğini vurguladı. Müze alanı ve falez çevresinin korunmasını kent belleğinin yok edilmemesi talebini ifade etti.

Müzecilik politikalarının gözden geçirilmesi, kültürel mirasın korunması, demokratik katılım ve bilimsel temelli karar alma süreçleri acilen güçlendirilmesi gerektiği konularına da dikkat çekildi.

51 STK, meslek ve emek örgütlerinin yer aldığı Müze Çalışma Grubu, konunun takibinde olacaklarını vurgulayarak etkinliği alkışlarla sonuçlandırdı.

Emek.org.tr

 

 

 

Antalya barosu: ‘YANGINDAN MAL KAÇIRIR GİBİ’ Antalya müzesini yıktılar…

Eser niteliğindeki Antalya arkeoloji müzesi binası yıkılarak içerisindeki on binlerce tarihi eser taşındı.

İki aydır Müze Çalışma Grubu çatısı altında yıkımı durdurmak için mücadele veren emek ve meslek örgütleri ve Antalyalı duyarlı yurttaşlar dün geceden beri üzülerek yıkımı izledi.

51 emek ve meslek örgütünün oluşturduğu Müze Çalışma Grubunun eleştiri, uyarı ve öneriler dikkate alınmadığı gibi, bakanlık ve kültür müze kurumları tarafından belgeler üzerinden gerçekleştirdikleri reklam şovlar eşliğinde; deprem raporunun olmadığı, yıkım firması ve onunla ortak çalışan bir profesörün imzasıyla yıkım işleri yapılmış oldu.

Aşağıda usulsüzlükleri ve hukuksuzlukları ifşa eden Antalya barosunun açıklamasını okuyabileceksiniz.

Antalya barosunun bugün yaptığı açıklamada, müzenin kapatılmasının ardından hukuki süreçler devam ederken, gece yarısı büyük bir gürültüyle yapılan yıkımın “yangından mal kaçırır gibi” gerçekleştirildiği ifade edildi.

Antalya Barosu’nun öne çıkardığı bazı başlıklar şöyle:

“Baromuz meslek örgütlerinin yurttaşların ve sayısı 50 yi aşkın olan sivil toplum kuruluşlarının aylara yayılan mücadelesine rağmen şeffaflıktan yoksun biçimde ve yetki saptırmalarıyla ilerleyen bir sürecin sonucunda, kentin en merkezi yerinde asbest, toz ve kimyasal maddelere ilişkin gerekli idari usuller dikkate alınmaksızın ve halk sağlığını hiçe sayacak biçimde müze yerle bir edilmiştir.

* Başından bu yana süreç halktan ve meslek örgütlerinden gizlenmiştir.

*Müzenin depreme dayanıksız olduğuna ilişkin hiçbir rapor, bilgi ve belge sunulamamıştır.

* Açtığımız davaya verilen cevaptan bir kez daha anlaşılmıştır ki tüm bu işlemler dahi müzenin kapatılmasından ve yıkım kararından sonra yapılmaya çalışılmıştır.

* Örnek vermek gerekirse Müze 16 Temmuz 2025’te kapatılmıştır. Deprem performans analizi ise 23 Temmuz 2025 tarihlidir.

* Müzenin kapatılması ve yıkılması ile ilgili birden fazla dava olmasına ve bu hafta içi yürütmeyi durdurma yönünden bir karar verileceği belirtilmesine rağmen bu durum da beklenmeyerek bir oldu bitti gerçekleştirilmiştir.

* İnşaat Genelgesine göre Antalya’da 15 Mayıs ve 15 Ekim tarihleri arasında yıkım yapılamayacağı belirtilmesine rağmen bu da görmezden gelinmiştir.

* Yıkım işlemi, idarenin bu doğrultuda bir karar olmaksızın hafta sonu ve gece yarısı, yoğun bir toz ve duman eşliğinde mahalle sakinlerinin sağlığını hiçe sayarak büyük bir gürültü ile yapılmıştır.

* Bu hususla ilgili Muratpaşa Belediyesine haber verilmediği gibi Asbest raporu da alınmamıştır.

* Tüm yönleriyle büyük bir kamu zararı meydana getirilmiştir.

Yurttaşların yasal başvurularına cevap vermeyen, depreme dayanıklılık raporunu açıklamayan, son güne kadar mahkemeye evrak sunmayan, en sonunda bir firmadan temin edilmiş ve tarih itibariyle yıkım kararına dayanak teşkil edemeyecek bir raporun propagandasına yaslanan bürokratlar bu suçun failleridir.

Bu suç tüm kentin gözü önünde tüm yurttaşların duyabileceği kadar büyük bir gürültüyle işlenmiştir.

Antalya barosu bu sürece dair tüm usulsüzlük ve kanunsuzlukların sorumluları hukuk önünde hesap verene değin mücadelesini sürdürecektir.”

Emek.org.tr

 

Antalya müzesi kültür mirasıdır! YIKILAMAZ!

Antalya müzesinin yıkılması ve ardından kapatılması kararına karşılık Antalya müze savunucusu onlarca dernek, kurum, akademisyen, aydın ve sanatçı tavır alarak; her gün müze önünde eylem etkinlikleri düzenleyerek, bakanlığın bu kararından vazgeçmesini istiyor ve müzede güçlendirme çalışmalarının yapılmasını öneriyor.

ünlü Marsyas heykelinden sonra Herkül heykeli de Antalya müzesinde

Danscılar, tiyatro oyuncuları müze yıkılması ve kapanmasına karşı etkinlik düzenledi.

Bu çalışmalar içerisinde yer alan Antalya Temiz Çevre Derneği’nin yayınladığı basın açıklamasını okuyucularımızla paylaşıyoruz.

Basına ve kamuoyuna,

Antalya arkeoloji müzesinin yıkılmasını ve kapanmasını kabul etmiyoruz!

Kültür ve Turizm Bakanlığı, 20 Mart 2025’te aldığı yıkım kararı sonrasında, 5 Haziran’da taşıma ve yıkım ihalesi yapıldığı ve henüz itiraz süreci tamamlanmadan müzenin 8 Temmuz Pazartesi günü ziyarete kapatılacağını öğrendik.

Temiz Çevre Derneği olarak;

Antalya arkeoloji müzesi yıkım ve kapatılması esaslı Kültür ve Turizm bakanlığının “kültür mirası yıkımı” kararını, oldu-bitti ihalesini ve kapanma planını kabul etmiyoruz! Ülkemizde 35 müzenin başına gelen yeniden yapıyoruz söylemiyle müze kapatma ve karanlık depolarda paketlenmiş tarihi kültürel miras eserler olsun istemiyoruz!

Bakanlık, bir eser niteliği taşıyan proje yarışma ödüllü müzemizin “kanıtlanamayan deprem riski” gibi bilimsellikten uzak ve ortada da olmayan rapora dayandırılarak yıkılması ve kültürel miras işlevinin sönümlendirilmesi kabul edilemez! Müze ve çevresindeki 70 dönümlük arazinin ve koruma derecesi düşürülerek inşaat yapımına yolu açılan kıyı falezinin otellere boğulup betonlaştırılarak doğa ve çevre kirliliğine yol açma hayallerini ve projelerini; Temiz Çevre Derneği olarak reddediyoruz.

Müze Çalışma grubu paydaşlarımızla eserler hakkında ortak kaygılarımız bulunmaktadır. Yetkililerden, eserlere ne olduğu, nasıl taşındığı ve güvenlikleri konusunda bilgi alamamaktayız.

Bu anlamda Müze Çalışma Grubumuzun ve her gün müze önünde toplanarak etkinlikler yapan duyarlı çağdaş kitlemizle yıkım karşıtı etkinliklerini, duygu, talep ve önerileri paylaşıyoruz.

Arkeoloji müzesi Antalya kentinin kültürel yüzüdür, Korunmalıdır!  Tek başına mimari eser olan müze binasının korunması, restore edilerek güçlendirilmesi ve depolardaki eserlerin yeni ek eser binaları üretilerek verilecek hizmetlerle; kültür mirası belleğinin beslenmesi ve müzenin toplumsal tarihsel bilincine katkısı ve genç nesillerin eğitimindeki işlevinin sürdürülmesinin gerekli olduğunu ifade ediyoruz.

Başından beri kapalı kapılar arkasında düzenlenen oldu-bitti hamlesiyle; arkeoloji mesleği ve akademi-bilim çevrelerini, sanat örgütlerinin uyarı ve taleplerini ve çok sayıda STK tepkilerini hiçe sayan, iktidar zoruna dayalı “ben yaptım oldu” anlayışına dayalı yöntemi kabul etmiyoruz.

Proje ve yıkımın durdurulmasını; bilim, sanat ve kamuoyu taleplerini dikkate alarak yeniden projelendirmeyle müzemizin restore edilmesini, özellikle rant hesaplarının dışında tutulmasını önemsiyoruz.

Başından beri Müze Çalışma grubu ve dostlarımızın, bu konudaki duyarlılığını ve çabalarını doğru gördük ve destekledik. Müze yıkımına karşı yürütülen çalışmaların her aşamasında tüm hukuki itirazların dikkate alınmasını, MÇG denetiminin kabul edilmesi; çok önemli bir şeffaflık ve demokratik denetim ve katılım kültürü gereğidir.

Bundan sonra da müze yıkımı ve kapatılma işleminin durdurulması, eserlerin korunma altında tutulması önemine inanıyoruz. Akademi çevresinin ve mesleki kuruluşlarının, sanatçı ve aydınlarımızın uyarı ve taleplerini, STK larımızın duyarlılıklarının dikkate alındığı müze restorasyon sürecinin örülmesini istiyoruz.

Başlangıcında olduğu gibi bundan sonra da Müze Çalışma Grubunun çalışmaları ve kültürel mirasın korunması mücadelesinin yanında olmaya devam edeceğiz. 02.08.2025

Temiz Çevre Derneği-Antalya

emek.org.tr

 

Dünya kültür mirası merkezlerinden biri olan Antalya Arkeoloji Müzesi ne için ve kimler için yıkılacak?

Hemencecik rant kokuları duyulmaması da mümkün değil! Ancak, aslında kültür mirasının toplumsal değeri ve bu bilinçteki anlayışıyla gerici kültür anlayışı arasındaki çatışmanın da bir yansımasıdır bu… Sermaye, gerici kültüre yaslanarak kültür mirası üzerinde yıkımına debelenip duruyor.

Müze bahçesindeki tavus kuşları yaka-paça hayvanat bahçesine göçertilmiş!

Rant hesapları tanıdık. Müze arazisi otel ve AVM ciler için müthiş kıymetli!

Antalya Arkeoloji müzesinin yıkılmaması için kültür insanlarının mücadelesi ve yıkım karşıtı duruşları da çok kıymetli oluyor.

Biz de destekliyoruz bu mücadeleyi ve kararlı tavrı tabi ki!

Talep çok net: eser niteliği taşıyan Müze binası, yıkılmasın ve tamirat gerekçesiyle turizm mevsiminde kapalı tutulmasın!

Antalya arkeoloji müzesi 30 bin metrekarelik bir alandadır. Bitişiğinde kamu mülkü olan karayolları yerleşkesi onun da bitişiğinde olan ama üç-beş gün içinde yıkılan meteoroloji konutları arazisi bulunuyor. Toplam 70 bin mkarelik alan!

Bu şerit arazi Antalya Konyaaltı sahiline bitişik denize nazır tam otellere yatırım iştahını kabartan bir yer! Yani? Yanisi şu rant hesaplarının yapıldığı ortaya çıkıyor.

Türkiye’de kaç müze kapalı tutuluyor ve neden açılmıyor? Örneğin İsparta müzesi, Fethiye müzesi, Manisa Müzesi… Tamir ve tadilat nedeniyle müzelerin kapalı tutulduğu da bir realite artık. Manisa müzesinin iki defa soyulduğu ve şimdi tadilat nedeniyle kapalı tutulduğu hikayesi de çok ünlüdür.

Müzenin depremle bir sorunu yok. Tek katlı yapılmış binadır İstenirse dış duvar takviyeleriyle güçlenebilir. Bu kadar basit ve ayrılan 2.5 milyar liralık bütçeyi de istemez o zaman!

Müzenin yıkım planı kamuoyundan gizlenerek, rapor ve belgeleri paylaşılmayarak bir oldubittiye getirilmek isteniyor.

Kültür insanları ve örgütleri tavır almakta gecikmedi. Bu konuda Antalyalı Arkeologlar ve dernekleri, Akdeniz üniversitesi öğretim elemanları ve arkeoloji bölümü öğrencileri, baro, eğitim-sen, İHD, Temiz Çevre Derneği, eğitim-iş ve birçok demokratik kitle örgütü ve siyasi yapı mensubu insanın oluşturduğu Müze Çalışma Grubu yıkımı engellemek için eylem ve etkinliklere başladı.

Kitlesel gösterilere turizm esnafı ve turizm acentaları, rehber birliklerinin katılmasının da beklendiği gelişmeler yıkımın durdurulabileceği umutlarını da artırıyor.

Bugün itibariyle çok sayıda sanatçı aydın yazar ve kültür mirası aydın ve basın organları konuyu gündemlerine aldı.

Müze bahçesine yıkım araç ve kamyonunun getirilmesi, müze dostlarının müzede yeniden buluşma etkinliği düzenlemesini getirdi.

Müze Çalışma Grubu çok sayıda kurumdan oluşuyor ilk çalıştayını yaptı ve dün sonucu açıkladı. Antalya halkını müzeye sahip çıkarak yıkılmayı önlemeye çağrış yaptı.

Dünkü çalıştay sonuç bildirisini, konunun ayrıntılarını içeren metni paylaşıyoruz

 

ANTALYA ARKEOLOJİ MÜZESİ 

13 Temmuz ÇALIŞTAY ve FORUM SONUÇ BİLDİRGESİ:

“KÜLTÜREL MİRASIN KORUNMASI ÇAĞRISI”

Antalya Arkeoloji Müzesi binası, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 20 Mart 2025 tarihinde yıkılacağı duyurulmuş olup, bu karara gerekçe olarak binanın depreme dayanıksız olduğu ve artan depolama ihtiyacı gösterilmiştir.

Ancak, başta Prof. Dr. Gül Işın önderliğindeki Müze Çalışma Grubu, Akdeniz Öğretim Elemanları Derneği, Antalya Barosu ve Antalya Kültürel Miras Derneği (ANKA), olmak üzere, uzmanlar, meslek odaları ve 13 sivil toplum kuruluşu, bu kararın bilimsel ve hukuki temellerden yoksun olduğunu savunarak, yıkım planının derhal geri çekilmesi ve yapının korunmasını talep etmektedirler.

Sürecin kapalı kapılar ardında yürütülmesi, 05 Haziran’da müzenin taşınma ve yıkım ihalesinin yapılması ve müzenin 15 Temmuz 2025, salı günü ziyarete kapatılacağının öğrenilmesi, kamuoyunda ciddi endişeler yaratmıştır.

  1. Müzenin Tarihsel, Mimari ve Kültürel Özgünlüğü ve Önemi

Antalya Arkeoloji Müzesi, sıradan bir yapı olmaktan çok öte, Türkiye’nin yarışma projesi ile inşa edilen ilk müzesi olma özelliğini taşımaktadır. Bu öncü rolü, yapıya tek başına tarihi, belgesel ve özgünlük değeri katmakta olup, sadece Antalya için değil, Türkiye’nin mimarlık kültürü için de eşsiz bir öneme sahiptir.

  • Tasarım ve Jüri Süreci: Müze, 1964 yılında Bayındırlık Bakanlığı tarafından düzenlenen ulusal bir proje yarışmasıyla elde edilmiştir. Yarışma jürisinde dönemin Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürü Tevfik Bindal gibi müze uzmanları, mimarlar ve yüksek mimarların yer alması, projenin sadece mimari değil, müzecilik açısından da yetkin bir süzgeçten geçtiğini kanıtlamaktadır. 14.02.1964 tarihli jüri raporu, projeyi “seksiyonların teşhir fonksiyonuna uygun çözümü”, “aydınlatma şekillerinin isabeti”, “iç ve dış sirkülasyonun iyi çözümlenmesi” ve “kitleleri hafifletici tesiri” gibi özellikleriyle övmüştür. Bu özellikler, günümüzde tescil taleplerine olumsuz karar üreten kurul’un “yok” dediği “işlevsellik, mimari ve özgünlük” değerlerinin aslında projenin seçilme nedeni olduğunu göstermektedir.
  • Mimari Üslup ve Ödüller: Mimar Doğan Tekeli, Sami Sisa ve Metin Hepgüler’in tasarımı olan yapı, Akdeniz ve organik mimari üsluplarının seçkin bir örneğidir. Geleneksel Akdeniz mimarisinin avlulu yapısını, doğal ışık ve havalandırma unsurlarını modern bir yorumla birleştirmektedir. Bu özgün nitelikleri ve çağdaş sergileme anlayışıyla, 1988 yılında Avrupa Konseyi’nden “Yılın Müzesi” özel ödülünü almıştır. Bu ödül, müzenin kültürel kimliği güçlü biçimde yansıtması ve eğitimsel katkılarıyla da ilgilidir. Müze, 1994 tarihli Nara Özgünlük Belgesi’nde tanımlanan çok katmanlı özgünlük ilkelerini karşılamaktadır.
  • Çok Yönlü Bir Kültür ve Eğitim Merkezi: Yapı, sadece eserlerin sergilendiği bir yer olarak değil; içinde kütüphanesi, konferans salonu, amfisi (açık hava tiyatrosu), sanat galerisi ve kafeterya gibi birimleriyle yaşayan, sosyal ve kültürel bir merkez olarak tasarlanmış ve hizmet vermiştir. 1976 Antalya Film ve Sanat Festivali etkinliklerine ev sahipliği yapmasıyla da Antalyalılar ve ziyaretçiler açısından anı değeri taşımaktadır. Müze, kişisel ve toplumsal belleğin, kent bilincinin oluşmasında önemli bir hafıza mekânı görevi üstlenmektedir. Arkeoloji öğrencileri için formel eğitimin sınırlarını aşan, gözlemleyerek ve düşünerek öğrenmeyi mümkün kılan canlı bir laboratuvar işlevi görmektedir.
  1. Yıkım Gerekçelerinin Bilimsel ve Hukuki Temelsizliği

Yıkım kararına gerekçe olarak gösterilen “depreme dayanıksızlık” iddiası ve “yapının değerinin olmadığı” yönündeki mevcut Kurul kararları, bilimsel ve hukuki temelden yoksundur.

  • Erişilemeyen Deprem Raporu: Müzenin depreme dayanıksız olduğuna dair beş yıl önce alındığı söylenen belgeye (deprem performans analizi raporu) ulaşılamamış ve kamuoyu ile paylaşılmamıştır. Mühendislik analizlerinin tekrarlanabilir ve doğrulanabilir olması gerektiği vurgulanmıştır. İnşaat Mühendisleri Odası, tek katlı bu binanın bu gerekçeyle yıkılması durumunda Antalya’daki tüm binaların da yıkılması gerekeceğini belirtmekte ve güçlendirmenin en doğru seçim olduğunu ifade etmektedir.
  • “Değeri Yok” İddiasının Çelişkisi: Bölge Kurulu kararında yapının “sanat, mimari, tarihi, estetik, belgesel, işlevsel, teklik, nadirlik gibi değerlerin bütüncül ya da tekil olarak bulunmadığı” iddiası, yapının tasarım ve inşa sürecindeki gerçeklerle ve dönemin Bakanlık uzmanlarının kendi onaylarıyla taban tabana zıttır.
  • Tadilatların Tescil Değeri Üzerindeki Etkisi: Kurul kararında binanın “birçok kez tadilat geçirdiği” belirtilse de bir yapıda tadilat olmasının tescil değerini ortadan kaldırmadığı vurgulanmaktadır. Yapının orijinal projeleri eksiksiz olduğu için, uzman bir restorasyon projesi ile kolayca özgün haline döndürülmesi mümkündür. Geçmişteki bazı müdahaleler (teras çatı eklenmesi, bant pencerelerin kapatılması, bitişik mekân eklenmesi, lapidaryumun kapatılması) yapının özgün değerlerini kısmen etkilemiş olsa da, bunlar geri döndürülebilir durumdadır.
  • Emsal Kararlardaki Tutarsızlıklar: Müze ile bir bütün olarak tasarlanan bahçesindeki anıt ağaçlar tescilli iken, bu bütünün ayrılmaz bir parçası olan ana binanın tescil dışı bırakılması kararın tutarlılığı açısından ciddi bir çelişki teşkil etmektedir. Benzer şekilde, Adana Arkeoloji Müzesi’nin “farklı formların bir araya getirilmesi” ve “güneş kırıcıları” gibi özelliklerle tescil edilmesine karşın, Antalya Müzesi gibi Türkiye’de bir ilk olan öncü bir yapının tescilinden ısrarla kaçınılması tam bir tezat oluşturmaktadır. Karatepe Açık Hava Müzesi’nin saçakları 2009 yılında tescillenmişken, Antalya Müzesi’nin en önemli özgün alanlarından biri olan ve benzer bir anlayış sunan Lapidaryum’unun göz ardı edilmesi, koruma kararlarında standart bir yaklaşım olmadığını göstermektedir. Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun Dokuma Fabrikası ve Pil Fabrikası binaları için kısmi koruma kararı alarak Türkiye’ye örnek olması da, müze için aynı hassasiyetin gösterilmemesi çelişkisini artırmaktadır.
  • Şeffaflık ve Katılımcılık Eksikliği: Süreç, raporlar gizli kalacak şekilde yürütülmekte, sivil toplum kuruluşları, meslek odaları, bağımsız uzmanlar ve kent halkı sürece dâhil edilmemektedir. İhale sürecinin hukuka aykırı olacak şekilde oldu-bittiye getirildiği ve ihaleyi kimin üstlendiğinin kamuoyuna açıklanmadığı belirtilmiştir. Kamu kurumları ve sivil toplumun birlikte hareket ederek en ileri yapısal iyileştirme teknikleriyle özgün yapının güçlendirilmesini sağlamak için bilimsel katkı sunması gerekmektedir.
  1. Yıkım ve Eser Taşıma Süreçlerindeki Riskler

Müzenin yıkılması ve eserlerin taşınma-depolanması süreçleri, ciddi riskler barındırmaktadır:

  • Uzun Süreli Ziyarete Kapanma: Müzenin 15 Temmuz 2025 tarihinde ziyarete kapanacağı duyurulmuş olup, kapalı kalacağı sürenin yıllarca sürmesi muhtemeldir. Bu durum, yılda 200.000’e yaklaşan ziyaretçiyi dünya mirasını görmekten mahrum bırakacaktır.
  • Eser Güvenliği Riskleri: Arkeolojik eserlerin güvenli taşınması ve saklanması için uluslararası standartlarda belirtilen kurallara uyulmadığı görülmüştür. UNESCO Yönergeleri, ISO, AITAM standartları gibi uluslararası güvenli taşıma ve saklama standartlarına uygun hazırlıkların yapılmadığı ifade edilmektedir. Eserlerin taşınması ve konteynerlerde depolanması sırasında büyük riskler bulunmaktadır. Antalya’nın aşırı nemli, aşırı sıcak ve aşırı yağışlı ikliminde eserlerin zarar görebileceği hesaba katılmalıdır. Tüm konteynerlerin iklimlendirmeli olması ve elektrik/arıza durumları için jeneratör tedbirleri alınabilse de bunun aşırı bir maliyete neden olacağı açıktır.
  • Sigorta ve Zimmet Sorumluluğu: Eserlerin hasar ve çalınmaya karşı sigorta ettirilmesi gerekmekle birlikte, sigorta sözleşmelerinin yapıldığı konusunda bir bilgi ve belgeye rastlanılmamıştır. Eğer sigorta ettirilmezse, kurum personeli üzerine zimmetli bu eserlerin maruz kalacağı hasar ve çalınma durumlarında sorumluluğun kime ait olacağı konusu yanıtsız kalmaktadır. Geçmiş yıllarda zimmetli eserin kaybolması nedeniyle intihar eden müze personelinin acısının hala hissedilmesi, bu endişeyi daha da artırmaktadır. Bakanlığın deprem riskini güçlendirme yöntemleriyle sıfırlama seçeneği varken, gereksiz bir acelecilikle eserlerin konteynırlara taşınmasını uygun görmesi, müzelerden kaybolan ve çalınan eserler hakkındaki gerçekler varken, büyük endişe yaratmaktadır.
  • Çalışanların Durumu: Müze çalışanları süreçle ilgili bilgilendirilmemiş, yıkılacağını son anda öğrenmişlerdir. Huzursuz, gergin ve bilinmezlik içinde olup, sorgulama yapmaları halinde başka illere sürülme korkusu yaşamaktadırlar.
  1. Çözüm Önerileri ve Çağrımız

Yukarıda belirtilen sorunlar bütün olarak değerlendirildiğinde, Antalya Arkeoloji Müzesi’nin geleceğine ilişkin en sağlıklı ve bilimsel temelli çözüm aşağıdaki şekilde özetlenebilir:

  • Mevcut Yapı Korunmalı, Restore Edilmeli ve Güçlendirilmelidir: Antalya Arkeoloji Müzesi’nin özgün kültürel miras değeri korunmalıdır. Yapı, yıkılmak yerine restore edilerek ve günümüz ihtiyaçlarına olanak sağlayan çağdaş teknolojilerle donatılarak güçlendirilerek kullanılmalıdır. Tek katlı bir yapı için güçlendirmenin ekonomik olacağı ve hatta inovatif güçlendirme yöntemleri ile eserlerin tamamının bina dışına taşınmasına gerek kalmadan, müzenin belli oranda ziyarete açık tutulabileceği belirtilmektedir. İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin de yıkılmadan restore edilmiş olması önemli bir emsaldir.
  • Müze Alanı Genişletilmelidir: Artan depolama ve sergileme ihtiyaçları da karşılanacak şekilde, mevcut müze binası korunmalı ve müze alanı yakın çevresindeki kamu alanlarından (Karayolları 13. Bölge Müdürlüğü’nün kullanımındaki geniş tarla, kuru dere, tapulama harici alan ve kuzeydeki uygulama oteli alanı gibi) faydalanılarak büyütülmelidir. Bu büyüme, müzenin gerçek bir bölge müzesi düzeyine gelmesini ve kentin kültürel, sanatsal ve bilimsel etkinliklere ev sahipliği yapmasını sağlayacaktır.
  • Süreç Şeffaf, Katılımcı ve Bilim Temelli Yürütülmelidir: Yıkım kararının derhal durdurulması, analist raporlarının kamuoyuyla paylaşılması ve bağımsız bir bilimsel ve toplumsal çalıştay sürecinin oluşturulması elzemdir. Uzman meslek odalarının, akademisyenlerin ve ilgili sivil toplum kuruluşlarının görüşleri dikkate alınmalı; katılımcı, şeffaf ve bilim temelli bir yol izlenmelidir. Kültürel mirasın korunması, yalnızca geçmişe değil, aynı zamanda geleceğe karşı da bir sorumluluktur.
  • Ulusal Proje Yarışması Düzenlenmelidir: Mevcut müze yapısının korunmasıyla birlikte, iki aşamalı ulusal mimari proje yarışması yoluyla Müze Kompleksi tasarımının elde edilmesi önerilmektedir. Bu süreç; mevcut yapının korunması, mimari ve tarihsel özgünlüklerin gözetilmesi ve kültürel sürekliliğin sağlanması esaslarına uygun olarak yapılandırılmalıdır. Yarışma süreci, çok aktörlü, katmanlı ve kapsayıcı bir kamusal üretim süreci olarak değerlendirilmeli, kamu katılımı güçlendirilmelidir.

Sonuç olarak, Antalya Arkeoloji Müzesi’ne ilişkin gündemde olan sorunlara uluslararası bilimsel ve mesleki ilkeler çerçevesinde önerilebilecek en sağlıklı çözüm, mevcut müze binasının ödüllü orijinal projesine uygun olarak restore edilerek ve güçlendirilerek kullanılması, bunun yanı sıra müzeye ayrılan alanın büyütülmesi ve ihtiyaç duyulan ek yapıların ulusal proje yarışmasıyla elde edilmesidir.

Bu hoyratlığı durdurabilecek tek güç halkımızdır ve bu mücadele, Antalya’nın kültürel ve toplumsal haklarını savunma mücadelesidir. “

Antalya Müze Çalışma Grubu – 13.07.2025

emek.org.tr